1

1.7K 135 309
                                    

Ballarım baktım ki ilk ficim Dance Partner aldı başını gidiyor, dedim bu kadar rezil bir fic niye okunuyor. Seme Woo dediniz. Kırmadım size uzun bir seme woo'lu fic yazdım. Umarım severek okursunuz, benim içime sindi. 


Oy ve yorumlarınızı merakla bekliyorum. Sizi çok çok sewmek ♡


~

"Wooyoung, seni seviyorum ama boşa ağlıyorsun şu an. Hem bulmak için hiçbir şey yapmıyorsun hem de sızlanıyorsun sürekli ve son kez söylüyorum sosyal medyada ismini aratmak bulmaya çalışmak sayılmaz." dedi Yeosang, ardından kafama fıske atıp önündeki kokteylini yudumladı.

"Ya balım, aradım diyorum yok yok. Üniversitesine bile gittim, orada gördüğüm herkesi sorguya çektim yok işte. Anasını sattığım yer yarıldı da içine girdi çocuk. Göt kadar yerde nasıl bir kere bile karşıma çıkmaz anlamıyorum." deyip ellerimi başımın arasına aldım. Oturduğumuz barın çalan şarkıları beynimin içinde zonklayıp duruyordu.

"Belki de ona zamanında bok gibi davrandığın için karma etkisini gösteriyordur. Çok da ağlama bence." dedi Hongjoong da kollarını göğsünde bağlayıp arkasına yaslanarak.

Şu andaki konumuz tam olarak lisedeki hayatımın en büyük aşkı olan San'dan başka bir şey değildi.

Dokuzuncu sınıfta aynı sınıfa düşüp lisenin sonuna kadar dip dibe olduğum, muhtemelen liseyi onun burnundan getirdiğim San.

"Aptaldım, hangimiz lisede aptal değildik ki? Aklım başıma geldi diyorum ne biçim destek veriyorsunuz hyung ya." diyip kafamı bu sefer masaya gömdüm.

"Ben değildim şahsen." dedi Yeosang. "Aman sen eksik kal zaten." diyerek tersledim onu. Sinirlerim çok bozuktu.

Bu kadar sinirlenmemin sebebi bir hafta önce San'ın karşıma çıkmış olması ve benim korkup panikleyerek kafenin tuvaletinde saklanmış olmamdı. Deli gibi pişmanlık duyuyordum yanına gidip onunla konuşmadığım için. Yetmiyormuş gibi o günden beri her gece rüyama giriyordu.

"Zaten sana bakmaz, o tren geçti çoktan." dedi Hongjoong.

"Niye bakmıyormuş bana? Benden iyisini mi bulacak?" dedim hemen başımı kaldırıp. Ardından masadaki tekilalardan birini shot attım.

"Kendin demedin mi çok değişmiş diye? Belki karakteri de değişmiştir, zaten aklı olan ona öyle davranan birine bakmaz." diye tamamladı onu Yeosang.

Ah.. Choi San. Dört sene boyunca her gün uğraştığım, içten içe bir türlü onu sevdiğime kendimi kabul ettiremediğim, zayıf kısacık bücür Choi San.

O kadar değişmişti ki az kalsın tanıyamayacaktım onu. Artık zayıf değildi mesela, vücut çalışıyor olmalıydı. Tişörtünün saklayamadığı boynu ve kolları dövmeler doluydu tarzını da değiştirmişti üstelik. O benim okulun arka sokaklarında korkutup kaçırdığım minik bir çömezden oldukça uzaktı. Kediyken kaplan olmuştu resmen. Bir insan dört senede nasıl bu kadar değişebilirdi aklım almıyordu.

San'a çektirmediğim şey kalmamıştı bunu kabul ediyorum. Sırasını karalar, öğle yemeğini çalardım. Boş kutusunu geri yerine bırakır kenardan onu izlerdim. Oturağına aynı renk tebeşir sürerdim. Ceketini çalardım askılardan, birkaç gün sonra geri getirirdim üstüne yapıştırdığım sakızla. Muhtemelen en ileri gittiğim an bisikletini çaldığım, onu eve kadar yürürken arkasından takip ettiğim zamandı. Üstelik evi bayağı uzaktaydı. Salaktı, tramvaya binebilirdi, kantinden yemek alabilirdi, o da benim ceketimi çalabilirdi ama o bana hiç karşılık vermiyor her yaptığımı sineye çekiyordu. Çok sakindi, ürkekti. Sınıfa sinek girse ondan bile korkardı. Beni fark etmesi için çok saçma yollara başvurmam kesinlikle çocukluğumun getirdiği aptallıktan kaynaklıydı. Hâlbuki düzgünce konuşabilirdim onunla bütün bunları yapmadan önce. Ama benim saçma sapan yöntemlerim vardı.

school bully / woosan ♡ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin