Yeni bir bildirim düşmüştü telefonuma. Yine aynı hesap bir hikaye paylaşmıştı, aylarca haftada birkaç hikaye paylaşan kişi ilk defa günde iki kez hikaye atmıştı. Şaşkın bir şekilde hesabın profiline girdim ve hikayesini açtım. Açık bir mekan paylaşmıştı. üstüne ise 'hayallerimizdi' yazısı eklemişti.
Kiminle hayalleri vardı? Sevgilisiyle mi? Ama şu an hiç de sevgilisi ile birlikte gibi durmuyordu. Paylaştığı sözler hiç de mutlu gibi değildi. Daha çok ayrılık acısı çekiyor gibiydi.
Paylaşılan fotoğrafa dikkat edince olduğum fakültenin kafeterya kısmında çekildiğini fark etmiştim. Aynı renkler ve aynı dizayn. Şu an karşımda olan kafeterya ile aynıydı görseldeki.
"Kafeteryaya uğrayalım. Kahve falan alırız. Açar."
Sunduğum teklif ile beni onaylamışlardı. Yönümüzü değiştirip aşağı kata inmeye başlamıştık. Kafeteryanın yanına yaklaşır yaklaşmaz gözlerim etrafta gezinmeye başladı. Ne arıyordum bilmiyorum ama birşeyler bulabilirmişim gibi heryerde gözümü gezidiyordum.
"Birşey mi arıyorsun?"
Bana sorduğu soru ile merakla bakan Changbin'e karşı hızla kafamı salladım.
"Hayır ne arayabilirim ki?"
Omuzlarını silkerek önden ilerlemeye devam etti. Açık alanda bulunan kafeteryanın etrafında birçok masa ve bank vardı. Etrafta çok fazla insan yoktu. Ders sonu olduğu için herkes merkezde bulunan kafelere geçmiş olmalıydı.
Etrafa bakınmaya devam ettim kahve sırasına girmişken. Neydi amacım bilmiyorum ama merak ediyordum. O konuştuğum kişi kimdi? Tanıyor muydum? Sevgilisi ile ayrılmışlar mıydı? Neden onunla konuşmuştum? Etrafta bulunan herkeste gözlerimi gezdiriyor ve beklentiyle onları inceliyordum.
Mesaj atmalı mıydım? Çok fazla insan vardı onu bulabilir miydim? Peki onu bulsam ne değişirdi ki, sonuçta ona yazıp konuşan benmişim. Beni tanımayan birini bulup ne yapabilirdim ki?
Ama neden onunla konuştuğumu hatırlamıyordum ki? Acaba başkası mı benim hesabımdan açmıştı? Belkide arkadaşlarım? Olabilirdi.
Gözlerim birine takıldı. Sabah gördüğüm gömlekli ve şapkalı olan çocuk. Sırtına taktığı çantasından sarkan bebeklerden tanımıştım onu daha çok. Rüyama dahi girmişti nasıl olsa. Çantası bana sırtı dönük bir şekilde oturduğu bankta, yanında duruyordu. Yine bebekler aşağı sarkıyor ve aynı rüyamda anlatılan gibi birinin arkasında M harfi vardı. Bu detayı bayılmadan önce hatırlamıyorum. Şu an görünce ise dikkatimi çekmişti.
Peki diğer bebeğin arkasında hangi harf vardı?
Merakla adımlarım ona doğru ilerlemiş ve harfi görmek adına bebeğe uzanmıştı. Beni fark etmeyen beden bebeği çevirip gördüğüm J harfi ile söylediğim "Ah, demek J" cümlesi ile irkilerek bana dönmüştü. Bana döndüğünü anlamam ile bende ona dönmüştüm.
Kocaman kahve gözler, minik şekilli dudaklar, pürüzsüz yanaklar ve şapkası arasından çıkan küçük perçemler. Karşımdaki yüz ısıra ısıra öpmek belkide sevmek isteyeceğim kadar güzel ve tatlı bir yüzdü. Ona karşı olan bu tutumuma anlam veremezken anlam veremediği başka bir şey daha vardı.
Göz göze geldiğimiz andan beri dolup taşan göz pınarlarımız gibi.
Aynı sabah olduğu gibi tekrardan yaşlar akmaya başlamıştı gözlerimden ama kalbimdeki bu sızı da neydi böyle? O kadar sertti ki kalp krizi geçiriyorum gibi hissetmene neden olacak kadar fazla hem de. Ama sızıyla birlikte hızı da artıyordu. Kalbim yavaş yavaş ritmini arttırıyor ve bana ilk defa işkence çektiriyordu sanki. Bu normal miydi? Hemde sadece tek bir yüze bakmam ile?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fairytale -Minsung-
FanfictionNeden yabancısı olduğum bu sokaklar bana tanıdık geliyordu? Neden ayaklarım beni hiç bilmediğim bir eve getirmişti? _____ Kalbimden gelen nedensiz sızı ile karşımdaki oldukça hoş ve basit eve baktım. Daha önce görmediğim bu ev her gün burada yaşıyor...