Her şey üst üste geliyordu sanki,okul,insanlar,garip değişikler. Gelecek tahmin edilemeyecek kadar zordu,hiç ummadığım şeylerle karşılaşıyordum. Ruhumun bir köşesinde insan olmayan doğa üstü bir yaratık yatarken nasıl iyi olabilirdim? psikologa anlatsam teşhisi koyar,hastaneye yatırırdı. Teyzemin ailem hakkında benden birşeyler sağladığına emindim ve peşini bırakmayacaktım.
Okuldan erken çıkmış, ormana doğru yürürken yağmur yağmaya başladı. Yağmurdan yakınmazdım,tanecikler tek tek vücuduma çarptığında rahatlardım. Sanki ruhum temizleniyor gibi olurdu. Başımı kaldırarak gökyüzüne baktım. Tanecikler tek tek damlıyordu,her tarafıma. Saçlarım ıslanmaya başlamıştı bile. Göz kapaklarımı kapatarak oluşan yağmur sesini dinledim ve tüm negatif düşünceleri kafamdan atmaya çalıştım.
İyi gidiyordu her şey ta ki arabanın korna sesiyle, birinin beni çekip kaldırıma atana kadar. Yolun ortasında durduğumdan emin bile değildim,tamamen yağmurun güzelliğine kapılmıştım her zaman ki gibi. Hayatımı bir nevi kurtaran kişiye baktığımda yabancı olmadığını fark ettim,en yakın arkadaşım Violetle cikan Marcelustu. En sevmediğim çocuk yapmıştı bunu,yaranmak için mi yoksa gerçekten iyi olduğu için mi?
İlk seçenek daha mantıklı geliyordu,kaşlarımı çatarak ona baktım.
" Teşekkür ederim mi demeliyim? hayatımı kurtardığın için. " biraz asabi görünsemde şaşırmayan ifadesiyle o da kavisli kaşlarını çattı.
" Etmene lüzum yok,senden beklenmeyecek bir davranış olurdu zaten dilemen. " diyerek yürümeye başladı, o da ormana doğru gidiyordu. Arkasından koşarak durmasını sağladım.
" Violeti gerçekten seviyor musun? onunla neden çıkıyorsun, niye o? " kafamdaki soru işaretlerinin hepsini sordum,gerçekten de merak ediyordum. Çok sevdiğim ve değerli gördüğüm arkadaşlarımdan bir tanesiydi ve onu korumalıydım. Saf olduğu için bu kötü çocuğun niyetini anlamayabilirdi.
Sorularım karşısında kahverengi saçlarını kaldırarak güldü. Gülmesine sinir olmuştum,alaylı bir ifade vardi yüzünde.
" Bu seni hiç ilgilendirmez asi kız. "
Elimi yumruk yaparak ona doğru savurdum,yumruğumu tutarak kendisine çekti. Nefeslerimiz birbirimize çok yakındı. Bir süre öylece bakıştık,kahverengi çakır gözleri çok anlamlı bakıyordu,eliyle dudağıma dokunduğunda sanki öpecek gibiydi,kalbim gereğinden hızlı atıyordu. Bakışlarımı gözlerinden ayırıp dudaklarına yönelttiğimde biraz daha yaklaştı.
" Bana karşı birşeyler hissediyorsun ve bu yüzden Violeti çekemiyorsun değil mi? " demesi o anın büyüsünü bozmuştu,sinirden kızarmıştım bu dediği doğru olamazdı. Onu iterek,tokat attım. Tam bir gerizekalıydı,ormana doğru koşmaya başladım.
Gözyaşlarım yağmurun etkisinden fark edilmiyordu,üstüm sırılsıklamdı. Ormana vardığımda gölün kenarında ki balıkçı evine baktım. Küçücük ahşaptan yapılmış bir kulübeydi. Oraya gitmeden önce gölün kenarında bir süre oturdum. Telefonumu kapatarak,bana ulaşmalarını engelledim. Yalnız kalmak istediğim zaman bunu hep yapardım. Marcelus'un dedikleri sinirlerimi bozmuştu. Onu öpemediğim için miydi? onu seviyor muydum? hayır bu doğru olamazdı. O nefret ettiğim bir kişilikti. Violetin ise sevdiği kişiydi,gerçekten seviyordu onu.
**
Gölün kenarında uyuya kalmıştım,gözlerimi açtığımda kulubedeydim. Kim beni buraya getirmişti? hemen kalkıp dışarı çıktım,etraf kapkaranlıktı,saatin kaç olduğunu bakmak için telefonu açtığımda aksam 10'u gosteriyordu. Bu saatte eve nasıl gideceğimi düşünürken,yardım için Nora'yı aradım fakat telefonum çekmiyordu. '' Lanet olası,ise yaramaz telefon. " diyerek tekrar cebime koydum. Kulübeye geri dönerek,etrafı karıştırmaya başladım. Kulübede pek bir şey yoktu, yatak,masa ve çekmeceden ibaretti. Çekmeceyi açtığımda şansıma el feneri bulmuştum,onu alıp oradan çıktım. Yolu bulmak için yıldızlara baktım,pusulam yoktu belki ama yıldızlar işe yarayabilirdi.
Orman çok ıssızdı her yerden baykuş sesleri geliyordu,korkudan titresem de belli etmemeye çalıştım. Telefonumun çalmasıyla bu sessizlik bozuldu, arayan kişi teyzemdi.
Açtığımda kulaklarıma inanamadim. Teyzem acı çekiyordu,bağırışları kulağımda yankılanıyordu.
" Ona bir şey yapmaaaa, o masum " diyerek hıçkırarak ağladığını duyduğumda endişelenmeye başladım.
Telefonu teyzemden çekerek,kendisine tuttu. Kalın sesinden yaşlı olduğu belliydi.
" Bu gece ormandan sağ salim çıkabilecek misin göreceğiz küçük kurt. "
Afallamıştım,biri benimle alay ediyor olmalıydı.
" Kimsin sen? " titrek sesimden korktuğum anlaşılıyordu. Kahkaha atarak sorumu cevaplamak yerine konuşmasına devam etti.
" Teyzeni kurtarman icin 2 saatin var eğer eve gelemezsen 2 saat içinde teyzen ölmüş olacak, ya da ikiniz birlikte ölmüş olacaksınız. "
Cevap vermeye firsat kalmadan suratıma kapattı, donmuş bir ifadeyle bakakaldım. Şimdi ne yapacaktım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acemi Kurt
FantasyAilesi doğduktan sonra Rose'yi, Teyzesi Emma'ya bırakıp terk etti. Terk etme sebebini Emma bildiği halde ona söylememişti, dolunay gecelerinde kendisinde bir şeylerin ters gittiğini fark etse de ne olduğunu bulamıyordu,ta ki bir kurtla dolunayda kar...