heaven [m]

272 24 12
                                    

iyi okumalar<3 

Jongin aşk hakkında hiç düşünmemişti daha önce. 

Ona göre aşk, hayatın belirli bir noktasında insanın başına gelen tabii bir şeydi. Hiç şüphesiz hiç beklemediği bir anda onu da bulacaktı. 

Ayaklarını yerden kesecek, tüm varlığını ele geçirecekti.

Aşka inanırdı.

Üzerine pek kafa yorduğu söylenemezdi yine de. Sadece, bir gün onun için her şeyi değiştirecek o kişiyle karşılaşacağını biliyordu.

Er ya da geç o kişiyle evlenecekti ve hayatlarının geri kalanı boyunca beraber mutlu bir şekilde yaşayacaklardı.

Her gece birinin kollarında uykuya dalacaktı ve sabahları tatlı öpücüklere uyanacaktı.

Bu kişi ona arada sırada, herhangi bir özel duruma ihtiyaç duymaksızın çiçekler getirecekti – sırf çiçekleri gördüğünde Jongin aklına geldiği için. Jongin de o kişi için çiçek alacaktı. O kişi Jongin'e tüm dünyasıymış gibi bakacak ve ve ona sarılacak ve onu her şeyden, herkesten koruyacaktı. Birbirlerine tutunacak ve birbirlerini gönülden tanıyacaklardı.

Aşka sahip olacaktı – hayatta başa geldiğine inandığı o kusursuz, koşulsuz aşka. 

Sadece sabırlı olması gerekiyordu.

Love's my religion but he was my faithSomething so sacred so hard to replace

Do Kyungsoo'ya aşık değildi.

Kendini o zaman için onunla beraber olurken göremiyordu, gelecekte de onunla beraber olacağını sanmıyordu.

Sevdiği şeyse Do Kyungsoo'nun dudaklarının kendi boynuna karşı olmasının verdiği histi.

Diğerinin soğuk parmak uçlarının hararetlenmiş teninde dolaşması, bedenin ağırlığının onunkine yaslanması.

İlk seferinde gecenin en karanlık saatlerinde olmuştu, gitmek istememesine rağmen Baekhyun'ın onu sürüklediği bir partide. 

Do Kyungsoo'yu tanıyordu. Şanını duymuştu en azından. Okullarında onu duymayan olmadığından şüpheliydi. 

Onu simgesi olan deri ceketiyle ve arkaya doğru şekillendirdiği siyah saçıyla kampüsün etrafında görmüştü. Bir omzuna tembelce attığı sırt çantası ve bir elinde kaskıyla, dolgun dudaklarından bir sigara sallanırken motoruna yaslanmış şekilde, aynı şekilde göz kamaştırıcı arkadaşlarına konuşurken görmüştü onu.

Onun hakkında dedikoduları duymuştu. Her türlü söylenti vardı. Adamı bizzat tanımadığı için duyduklarına inanmanın haksızlık olacağını düşünüyordu. 

Ancak o gece partide, kaçmaya çalıştığı mutfakta Do Kyungsoo'yu en az kendisi kadar sıkılmış bir halde bulduğunda aklında bir kırmızı ışık yanıp sönmeye başladı.

"Selam," demişti diğeri kısık sesle – sesi beklediğinden daha derindi, bira şişesini dolgun dudaklarına getirdi. Bakışları herhangi bir utanması olmadan Jongin'in yüzünden bacaklarına doğru indi. Tekrar Jongin'in gözleriyle buluşmadan önce bedeninde uygun olandan daha fazla oyalandı. "Kyungsoo ben."

"Biliyorum," o zaman anca bunu söyleyebilmişti Jongin, tüm o söylentiler aniden aklına doluşmuştu, diğeri gülümsedi – muhteşem, tehlikeli bir gülümseme.

Daha sonra eline bir bira şişesi tutuşturulmuştu, diğerinin gülümsemesi o dolgun dudaklar mevcuttu hala ve yuvarlak gözlerinde karanlık bir parıltı vardı. Sohbet etmişlerdi. Önemli bir şey değildi.

Heaven (çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin