hogwarts'daki beşinci yılında, kim taehyung, ezberinde olan koridorları hızlı hızlı geçerken, az sonra başlayacak quidditch maçına yetişmeye çalışıyordu. gryffindor takımının kaptanı ve tutucusuydu, buna rağmen gecikiyor olması rezil bir durumdu.
birbirini kovalayan ve adeta zemini dövmekte olan adımları hedefine ilerlemekte kararlıydı. tabii, sol tarafa doğru yalpalamak zorunda bırakılmasaydı.
duvardaki tuğlaların birbirleri üzerinden kaymalarını bir kapı sesi takip etti ve hemen ardından taehyung, kolunda bir baskı hissetti. çok sıkı olan bu tutuş kendisini bir yere doğru çekti.
nefes almaya bile vakit bulamamışken "gözlerini kapat," dediğini duydu birinin. sesi kısık ve titrekti; aynı zamanda çok hoş bir tınıya sahipti.
"sakın açma."
ve taehyung, sebebini bilmediği bir şekilde, sesin sahibini dinledi. sanki içgüdüsel bir şey gibiydi bu, gözlerinin kapanması kendi ellerinde değil gibiydi.
öylece bekledi. karşısındaki kimdi bilmiyordu, neredeydi onu da bilmiyordu. daha önce bu koridordan defalarca kez geçmişti -ah, hadi ama, onun hogwarts'da görmediği herhangi bir yer olması imkansızdı! yasak olan bölümlere dahi engel olamadığı merak duygusu sebebiyle girmişti.
ancak bu oda; işte bu odayı bilmiyordu. bir oda mı ondan da emin değildi ama çevresindeki hava ve kendisine fısıltılarla emir veren çocuğun sesinin dağılış biçimi, geniş bir yerde oldukları yanılgısına varmasına neden olmuştu. nihayetinde, her neredelerse, böyle bir yerin varolması mümkün değildi. geçtiği dümdüz ve bomboş bir koridordu, orada hiçbir şey yoktu.
zihninin içinde bulunduğu yeri ve durumu anlamlandırmaya çalışarak bir karmaşa yaratmasının aksine, dışarıdan bakıldığında oldukça sakindi. kılını dahi kıpırdatmadan bir başka söz ya da herhangi bir hareket bekliyordu.
ama beklediği bu değildi.
kesinlikle bu değildi!
karşısındaki bedenin gittikçe yakınlaştığını teni ürperince fark edebildi. kaşları hafifçe çatılırken ılık nefesler yüzünü yalayıp geçti. ve sonra, dudakları üzerinde sımsıcak iki et parçasının varlığına şahit oldu.
hiçbir şey yapmadan öylece durmaya devam etti. bunun sebebi, hala olanlara anlam vermeye çalışmasıydı ancak görünüşe göre, karşısındaki kişi tarafından yanlış anlaşılmıştı.
kim olduğu hakkında zerre fikre sahip olmadığı beden, alt dudağını kavrayıp emdiğinde kim taehyung, beyninin eriyip de pelte kıvamını aldığını hissetti. bunu gerçekten hissetti.
yine engel olamadığı bir dürtüyle; aynı şekilde, kendininki kadar dolgun olmadığını görmese de anlayabildiği, küçük üst dudağı emdi. damağına yayılan şeftali aroması başını döndürmüştü.
ıslak bir sesle ayrılan dudaklar, taehyung'a yıllardır çölde dolanan, bir çıkış arayan, onca vakittir tek yudum su içememiş zavallı bir bedevi olduğunu hissettirmişti. tattığı şeftali aroması onun can suyuydu sanki; kana kana içmek muhtaçlığında olduğunu biliyor; bunun farkındalığıyla yanıyordu. tüm benliğiyle baştan aşağı bir ateş topuna dönüşmüş olabilirdi.
"bu da burada saklı kalacak."
hafif bir meltem çehresinde esti ve kayboldu. gözlerini usulca araladı, biraz korku dolu.
yoktu.
kimse yoktu.
yalnızca kokusu kalmıştı. hala damağında hissettiği şeftali aromasının yanına, çok yumuşak bir koku dahil olmuştu. öyle rahatlatıcı bir kokuydu ki, nasıl tanımlayabileceği konusunda beynini epey zorlaması gerekiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
not like the other kids
Fanfic"kim taehyung," diyişinde bile insanın içini titreten bir şeyler vardı. gözlerindeki yoğunlukta ve sıcak dudaklarında, günaha sürükleyen parıltılar kol geziyordu. "beni öp." sözleri zehir, dokunuşları panzehirdi. "şimdi ve burada." usulca kapanan gö...