Nasıl bir başlangıç yapmam gerektiğini bilmiyorum. Sanırım öyle ya da böyle bir şekilde başlamış oldum. Sonuçta bu bir hikaye veya roman değil bu sebepten ötürü kararsızlık içerisindeyim. Yoksa bu bir günlük mü? Ona da net bir cevap veremem. En son ne zaman günlük tuttuğumu da hatırlamıyorum. Sadede gelmek gerekirse... Sadedi de tam olarak netleştirebilmiş değilim. "Eee sen ne yazıyorsun o halde?" diye soracak olursanız -ki bazılarınız bunu soruyorsunuz hissediyorum- sadece canım sıkıldı ve yazıyorum. Evet aynen öyle ve otuz beş gün içerisinde nasıl bir şey ortaya çıkacak emin olun ben sizden daha fazla merak ediyorum. Belki devamı gelmez, belki otuz beşten bile fazlası olur.
35 GÜN 22 SAAT 2 DAKİKA 1 SANİYE sonra sınava girecekmişim. Bunu ben değil site söylüyor oradan kopyaladım. Ve şu anda sanırım o iki dakika da tükenmiş durumda. Evet iki dakika boyunca boş boş ekrana baktım. Neden bunu yaptığımı soracak olursanız. "Sormuyoruz işte kardeşim!" diye çıkışmayın lütfen. Az önceki cümleyi yazana kadar bunu neden yaptığımı unuttuğumu korkarak ve affınıza sığınarak belirtmek isterim. Bunu neden yazdığımı ve unuttuğum halde neden silmediğimi soracak olursanız sebebi kağıt boş kalmasın hesabıyla hareket etmem. Memur ol diyen amcalar gibi siz de ana karakterin, yani benim notlarımı ve deneme sınavı netlerimi merak ediyorsanız etmenize gerek yok şu anki halimle ben sizin rakibiniz değilim. Tek değilmişim diyerek yüreğine su serpmeye çalışan arkadaş! İşte ben senden biriyim. Hatta sen bensin ben de senim. Az önce bunları yazana kadar acaba ders mi çalışsam diye düşünüyordum ve vicdan azabı içerisindeydim. Bilgisayarın başında hiçbir şey yapmadan, telefonumdan size bunları yazıyordum. Odaya kardeşim girdi ve "bilgisayarla işim var" dedi. "Ne işin var?" diye sordum ve "video düzenleyeceğim" dedi. Ben de "ders çalışacaktım ama madem sen videonu düzenle" diyerek kalktım. Şu anda içim rahatladı çünkü ders çalışmamamın sebebi tembelliğim değil de bilgisayarın dolu olmasıymış gibi geliyor. Bi nevi avuntu. Hem belki kalkmasaydım bunları yazmaz ve ders çalışmaya başlardım. Hem bunları yazmam için de zamanım olmuş oldu. Sanırım... Bu bi nevi değil köküne kadar avuntu. Ne yapayım? En çok kendimi kandırmayı seviyorum. Bunun farkındayım ama sanki inanmış gibiyim. Bugüne kadar en çok kendime yalan söyledim ve artık buna alıştım. Neyse...
Kulağıma tık tık mouse sesi geliyor, bir ritim gibi. Kardeşimi babam aradı. Şimdi bu ne? Bu kadar ayrıntıya ne gerek var? Saçmaladım ama zamanla alışacağım bana inanın. Ben kendime inanmıyor olabilirim ama biri bana inanınca kendimi ona karşı borçlu hissediyorum. Sanırım sıkıldım. Biraz ara versem iyi olacak...
Bir kitap yazmak en büyük hayallerimden biriydi. Bunun için çokça kitap okumam gerektiğini anladım ve okudum da aslında. Ama kafama şu YKS illeti girdi gireli hiçbir şeyi rahat yapamıyorum. Kitap okumayı bile! Size bunları yazarken oturduğum yerde terliyorum. Neden mi? Mutluluktan elbette! Sevdiğim kız mesaj atmış da ondan! Dostlar gırgır şamata bir yana... Sanırım fena sıvadım. Ha bu arada sevdiğim kızın mesaj attığı bir gerçekti. Bunu neden belirttim? Sanırım havalı olmak için. O bu değil de burada kitap yazanların kaç tanesi bu işi gerçekten önemseyerek yapıyorlar acaba? Madem sitede yazmaya başladım siteyi kullanan kitleye de geçirmezsek olmaz değil mi? Hey hey sakin olun sadece bir şakaydı. Bu riski almak istemiyorum. Onlarca linç yorumu ve dahası... İtiraf etmeliyim ki korkunç bir şey.
Şimdi hangi fasıla geçeyim... Sizi ailemle tanıştırmak nasıl fikir? Sanırım henüz çok erken. Önce birbirimizi tanımamız gerekiyor. Bir dakika dostlar. Bu cümle galiba buraya ait değil ve burada kullanılmamalıydı. Bunu bir aşk romanında falan okumanız gerekiyordu ama olsun arada bir atmosfer değişikliği de insana lazım tabi.