༒︎

40 6 9
                                    

Mark o gün Jinyoung'un özensizce sakladığı hançere pek de dikkat etmemişti. Her zamanki gibi diye düşündü içinden.

Ama her zamanki değildi.

Gecenin koynunda, Jinyoung ise onun koynundaydı. Mark'ın yatağında, sadece pencereden süzülen ay ışığının bir nebze olsun aydınlattığı odasında.

Mark sırt üstü yatmıştı ve hafif doğrularak sırtını biraz yatak başlığına yaslamıştı, Jinyoung ise kollarındaydı.

Ayın zayıf ışığı altında parlayan yüzü yine çok güzeldi. Ama mimik oynamıyordu.

Mark yine içinden geçirdi. Her zamanki gibi.

Ama gerçekten, her zamanki gibi değildi.

Sadece birbirini izleyen iki beden de suskundu. Tek kelime etmiyorlardı.

Jinyoung bilerek Mark'ın koynuna girmişti. Onu bir yılan gibi zehirleyecekti.

Mark oracıkta ömrü boyu sevdiği tek kişiye bakarak son kez gözlerini kapatmadan önce dudaklarını birleştirmişti.

Bu yüzden onu suçlamayacaktı, onu seviyordu. Her türlü.

Jinyoung, kendisini seven kalbi o hançerle parçalamıştı.

Son kez, Mark güzel sesini güzel sevgilisine bahşetmişti.

"物の哀れ."

Eski zamanlarda kullanılan bir söz, 'Mono no aware'. Anlamı: geçici olan şeylerin farkında olmak ve bunun verdiği üzüntü.

Mark elbette biliyordu böyle olacağını. Jinyoung gerçek olamayacak kadar güzeldi. Onlar gerçek olamayacak kadar güzellerdi. Sadece bu kadar erken olmasını beklemiyordu.

Jinyoung ise tek kelime etmedi. Sadece yakışıklı sevgilisinin son nefesini verişini izledi.

Ardından da kalkıp gitti.

Mark bilinci kapandığında da, dudakları ayrılarak kafası geriye düştüğünde de, içinden Jinyoung'a lanet okumamıştı. Ondan nefret etmiyordu, edemezdi. Onu seviyordu ve sevecekti.

Severek ölmüştü. Sevdiği tarafından öldürülmüştü.

🎉 物の哀れ ༒︎ 𝕸𝖆𝖗𝖐𝖏𝖎𝖓 hikayesini okumayı bitirdin 🎉
物の哀れ ༒︎ 𝕸𝖆𝖗𝖐𝖏𝖎𝖓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin