ingilizce sinifina dogru yürüdüm. bos buldugum siralardan birine geçtim. daha teneffüs vardi bitecek... yakisikli emo çocugu düsündüm. okulun popilerinden olmaliydi. kizlar tarafindan sevilenlerden...
bir kiz yanima geldi."selam! sen kate olmalisin! ben de mary. yanina geçebilir miyim?" bu sen sakrak bi kizdi. nedense bana biraz da dedikoducu izlenimini birakti. "elbette" dedim. ne diyebilirdim ki? tanidigim kimse olmayinca...
yanima geçti. "sam'i taniyor musun?" diye sordum. "ah, tabi ki! ona butun kizlar bayilir. ama o kimseyle çikmiyor " dedi hüzünle.
"ama önemli degil! onun kankalari var. hep onlarla takilir." o kadar harika bi oglani tabi bütün kizlar ister, degil mi? mary biseyler anlatiyodu, ama kafam onda degildi. sonunda ögretmen geldi. ah, ingilizce derslerinin ne kadar SIKICI geçtigini unutmusum.mary'e baktim. o da bu dersten fazla memnun görünmüyordu. amma en sonunda zil çaldi. bütün sinif basima yigildi. hepsi tanismak istiyordu. eric, max, jake, jack... isimler birbirine karismisti. sonra, aralardan biyerlerden onu gördüm...
--devam edecek--
