2 <60>

7.1K 416 426
                                    

bilgisayarı kapattığım gibi çantamı alıp odanın başında bekleyen hyunjin'in yanına ilerledim.

"o çanta ne öyle?" diye sordu görür görmez.

"eve biraz iş götürüyorum, aşırı birikti. faturaları düzenlerim en azından."

hyunjin, dediğim şeye hafifçe gülerek kafasını sağa sola salladı.

"ne yapacaksın bugün?"

aklımda hiçbir şey yoktu açıkçası ama eve gitmek de istemiyordum, ryujin zaten dershanedeydi ve evde yapacak herhangi bir iş de yoktu.

"bilmiyorum ki, sen?" alt kata doğru merdivenleri birlikte inmeye başladık.

"jeongin ile yemek yiyeceğiz bir yerde."

"hmm," anında gülümseyerek onun kolunu dürttüm dirseğimle. "özel bir gün mü?"

hyunjin de gülümsedi hemen, "sevgili olmamızın yıl dönümü. ben hatırlamıyordum gerçi bunu, jeongin söyledi, biliyor musun?"

"ne güzel..." diye mırıldandım. changbin iş yerindedir hâlâ herhalde. "ben de changbin'in yanına gideyim bari."

alt kata indiğimizde hâlâ mal yükleme ile uğraşan, içinde doyoon'un da bulunduğu çalışanlar vardı ve onların başında da bay jung dikiliyordu.

"bay jung, iyi tatiller!" kendisine seslenmem ile birlikte anında başımızı saygı amaçlı eğen bize doğru bakıp gülümsedi.

"iyi tatiller gençler!"

dışarı çıktığımızda hemen önümüzde duran jeongin'in arabasını gördüm, hyunjin anında oraya ilerlerken bana el salladı. jeongin de arabanın içinden beni görmüş, gördüğü gibi de aynı şekilde selam verdi. ikisine de gülümsememin ardından cebimdeki telefonu çıkardım.

felix
nerdesin
iletildi, 15.32
görüldü, 15.32

changbin
iş yerindeyim
neden?

felix
geleyim mi yanına

changbin
gel tabii
de
bir şey olmadı değil mi?

felix
hayıırr
cumartesi ya yarım gün bugün
işten çıkınca canım sıkıldı
yapacak işim de yok

changbin
tamam tamam gel

felix
🥺💝

changbin

görüldü, 15.36

attığı kalp emojisine gülümseyerek otobüs durağına ilerledim.

iş yerlerimiz arasında çok da uzun bir mesafe yoktu, o yüzden otobüs yolculuğu da on dakika anca sürmüştür.

yalan yok, changbin'in tam olarak o şirkette ne iş yaptığını ben bile bilmiyorum. muhasebe desen değil, asistan desen değil... gerçekten hiçbir fikrim yok.

ama içerdeki kişileri az çok tanıyorum.

"merhaba." kapının önünde karşılaştığım minho, beni görünce selam verdiğimi duyar duymaz hızlıca yerinde toparlandı.

"oo, enişte hoş geldin! nerede kaldın ya? göremiyoruz ne zamandır."

selamlamasına güldüm kısaca. "işte, anca. changbin'in odası... dördüncü kattaydı değil mi?"

"evet, evet."

"teşekkürler, görüşürüz!" ben hızlıca içeri ilerlerken, o da bir yandan dışarı adımlamaya devam etti.

likes that ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin