Hiçbir şey demeden yanıma koltuğa oturdu. Ben de ona sırtımı döndüm. Ardından ellerini belime dolayarak bana sarıldı.
"Kızgınken bile çok tatlısın."
Kızardığıma yemin edebilirim. Nefes alamıyorum!
"Jess."
"Ne?"
"Tavır ha?"
"Evet."
"Sen bilirsin."
İnsan bi özür diler. Düşüncesiz. Bir de utanmadan koltuğa yattı. Televizyon izliyor. Beni tak beni! Tabii ki bende mutfağa gidicem ve sadece kendime, bana, sadece bana Markus'a yok özel tarifim olan pudingi yaparım.
"Jess ne yaptın? Çok güzel kokuyor."
"Puding."
"Bana da getirir misin?"
"Hayır."
"Ne demek hayır?"
"Hayır işte. Kocaman tencereyi kendime yaptım."
"Bönö dö vör."
"Hayır."
"İyi verme. Bende Frambuazlı kek istersin diye düşünmüştüm."
"Tabii ki isterim."
"Hayır. Sana yok."
"Puding ister misin?"
"Hayır. Frambuazlı pasta yiyeceğim. Hemde tek başıma."
"Yaaa banane."
"Beraber yemek ister misin?"
"Olur."
"Hadi hazırlan da çıkalım."
"Nereye?"
"Frambuazlı kek yemeye."
"Mark."
"Hı?"
"Sönö sövöyöm."
"Böndö."
Yerim ben bunu yağğ. Hızlıca odama gittim ve üstümü değiştirdim. Sanırım güzel bir gün olacak. ^^
****
Üzerimi değiştirdikten sonra fark ettim ki Mark beklemekten uykuya daldı dalacak. Vah vah. Bu kadar mı geç kaldım? Hemen yanına gittim ve onu dürteledim.
"Hadi Mark. Hazırlandım."
"Anne biraz daha."
"Anne?"
"Heh ne? Jess ne bağırıyorsun kulağımda?"
"Anne dedin bana."
"Yani?"
"Gelmem görürsün."
"Hadi hadi. Çıkalım."
Mark kolumdan tuttu ve beni dışarı çıkardı. Ayakkabılarımı bağladıktan sonra yanına koştum ve sırtına atladım. Beni omzuna almaya kalktı fakat buna izin vermedim. Çünkü yüksekten korkuyorum. Çok geçmeden pastaneye geldik ve hemen boş bir masaya oturduk. Pasta siparişini verdik ve beklemeye başladık. O sırada pastaneye biri geldi.İnanamıyorum! Eski erkek arkadaşım Jackson!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şizofren'im.
RomanceBir adet taş Markus. Bir adet ev. Bir adet yalnız kız. Ben Jess.Hayatıma hoşgeldiniz.