────────────────────────
...
"𝘜𝘩, 𝘵𝘦𝘭𝘭 𝘮𝘦 𝘺𝘰𝘶 𝘵𝘳𝘶𝘴𝘵 𝘮𝘦 𝘢𝘯𝘥,
𝘒𝘪𝘴𝘴 𝘮𝘦 𝘢𝘯𝘥 𝘩𝘶𝘨 𝘮𝘦, 𝘺𝘦𝘢𝘩
𝘞𝘦𝘭𝘭, 𝘐 𝘸𝘰𝘶𝘭𝘥 𝘥𝘰 𝘢𝘯𝘺𝘵𝘩𝘪𝘯𝘨 𝘧𝘰𝘳 𝘺𝘢
𝘠𝘰𝘶 𝘫𝘶𝘴𝘵 𝘨𝘰𝘵𝘵𝘢 𝘭𝘰𝘷𝘦 𝘮𝘦, 𝘢𝘯𝘥
𝘐 𝘨𝘰𝘵 𝘢𝘯 𝘪𝘵𝘤𝘩 𝘪𝘯 𝘮𝘺 𝘵𝘩𝘳𝘰𝘢𝘵
𝘐 𝘥𝘰𝘯'𝘵 𝘬𝘯𝘰𝘸 𝘸𝘩𝘪𝘤𝘩 𝘸𝘢𝘺 𝘵𝘰 𝘨𝘰
𝘐 𝘬𝘦𝘦𝘱 𝘰𝘯 𝘴𝘸𝘪𝘵𝘤𝘩𝘪𝘯' 𝘐 𝘬𝘯𝘰𝘸
𝘐 𝘯𝘦𝘦𝘥 𝘢 𝘥𝘪𝘧𝘧𝘦𝘳𝘦𝘯𝘵 𝘢𝘱𝘱𝘳𝘰𝘢𝘤𝘩
𝘐𝘵'𝘴 𝘢𝘭𝘭 𝘣𝘦𝘤𝘢𝘶𝘴𝘦 𝘐 𝘸𝘢𝘯𝘯𝘢
𝘚𝘩𝘰𝘸 𝘺𝘰𝘶 𝘵𝘩𝘢𝘵 𝘐'𝘮 𝘴𝘰 𝘤𝘢𝘱𝘢𝘣𝘭𝘦
𝘠𝘰𝘶'𝘷𝘦 𝘨𝘰𝘵 𝘮𝘦 𝘯𝘦𝘳𝘷𝘰𝘶𝘴 𝘵𝘰 𝘴𝘱𝘦𝘢𝘬
𝘚𝘰 𝘐 𝘫𝘶𝘴𝘵 𝘸𝘰𝘯'𝘵 𝘴𝘢𝘺 𝘢𝘯𝘺𝘵𝘩𝘪𝘯𝘨 𝘢𝘵 𝘢𝘭𝘭
𝘐'𝘷𝘦 𝘨𝘰𝘵 𝘢𝘯 𝘶𝘳𝘨𝘦 𝘵𝘰 𝘳𝘦𝘭𝘦𝘢𝘴𝘦
𝘈𝘯𝘥 𝘺𝘰𝘶 𝘬𝘦𝘦𝘱 𝘵𝘦𝘭𝘭𝘪𝘯' 𝘮𝘦 𝘵𝘰 𝘩𝘰𝘭𝘥 𝘰𝘯
𝘠𝘰𝘶'𝘷𝘦 𝘨𝘰𝘵 𝘮𝘦 𝘯𝘦𝘳𝘷𝘰𝘶𝘴 𝘵𝘰 𝘮𝘰𝘷𝘦
𝘚𝘰 𝘐 𝘫𝘶𝘴𝘵 𝘸𝘰𝘯'𝘵 𝘴𝘢𝘺 𝘢𝘯𝘺𝘵𝘩𝘪𝘯𝘨 𝘵𝘰 𝘺𝘰𝘶
𝘠𝘰𝘶 𝘨𝘰𝘵 𝘮𝘦 𝘵𝘶𝘳𝘯𝘪𝘯' 𝘢𝘭𝘭 𝘢𝘳𝘰𝘶𝘯𝘥
𝘛𝘰 𝘣𝘦 𝘸𝘩𝘰 𝘺𝘰𝘶 𝘯𝘦𝘦𝘥 𝘮𝘦 𝘵𝘰"
...
────────────────────────ɴᴏᴡ ᴘʟᴀʏɪɴɢ...
˚₊· ͟͟͞͞➳❥𝙉𝙚𝙧𝙫𝙤𝙪𝙨
꒰𝘛𝘩𝘦 𝘕𝘦𝘪𝘨𝘩𝘣𝘰𝘶𝘳𝘩𝘰𝘰𝘥 ꒱ılıılıılıılıılıılı
ᴠᴏʟᴜᴍᴇ : ▮▮▮▮▮▮▮▮▮▮
0:35 ───●───────── 4:05
◁ II ▷
╭┈─────── ೄྀ࿐ ˊˎ-
╰┈➤ ❝ [𝐘𝐨𝐮 𝐬𝐦𝐢𝐥𝐞, 𝐘𝐨𝐮 𝐥𝐨𝐬𝐞] ❞Lee Heeseung × Reader
🦋Genre:Fluff🦋
✃- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
"Peki, ilk gülen kaybeder. Hile yapmak yok tamam mı?"
Önünüzde oturan sevimli çocuğa bir gülümsemeyle sordunuz.
"Bekle, önce gülmeme izin ver."
Önce biraz kahkaha attı.
Gecenin bir yarısında ikinizde açtınız. Tavuk sipariş etmeye karar verdiniz, fakat ikinizde sonrasında ortalığı temizlemek için fazla tembeldiniz. Böyle, bütün işi kaybedenin yapmasına karar verdiniz.
" Tamam hazırım. "
Dedikten sonra yüzü gülümsemeden arınmış bir ifade aldı.
"Tamam o zaman, dişlerin gözükmeyecek ve bahane üretmek yok."
"Hey neden bana oyun bozanmışım gibi davranıyorsun?!"
"Ne zaman ben kazansam bir bahanen var çünkü?"
"Tamam başlıyorum. İkimizinde 30 saniyesi var."
Zamanlayıcının düğmesine bastı.
Bir süre birbirinize baktınız. Bir anda dilini çıkardı, burnunu buruşturdu ve tuhaf haraketler yapmaya başladı.
Komik olmaktan çok sevimliydi ama kural gülümsememekti, bu yüzden tepki vermemen gerekiyordu.
30 saniye bitmiyordu ama artık sıra sendeydi. Onun zayıflığını biliyordun; aegyo.
Her şeye dayanabilirdi ama konu aegyoya gelince dayanamazdı.
Sevimli şeylerin büyük bir hayranı değil hatta biraz ürkütücü buluyor ama siz yaptığınızda, en parlak gözlerle size bakıyor. Kalbi eriyor ve yüzünü en aptal gülümseme ele geçiriyor.
Böylece dudaklarına tatlı bir somurtmayı takındın ve köpek yavrusu gözlerinle ona yaklaştın.
"Acaba Hee'ye sarılamama izin verir misin? "
Yumuşakça mırıldanmaya başladın.
Dudağını ısırdı, gülümsememeye çalışırken alt dudağı titriyordu. Bakışlarını senden uzaklaştırırken, ellerini yumruk yaptı.
"Başka yere bakmak yok."
Çenesini nazikçe tutup ona mırıldandın. O anda orada patladı. Gülümsemesini tutamadı ve elleriyle yüzünü gizledi.
"Senden nefret ediyorum."
Kahkahasını tutmaya çalışırken seninle alaycı bir şekilde konuşmaya başladım. Karşılık olarak ona gülümseyip sarıldın.
Kafasını omzuna koydun ve ipeksi saçlarını okşamaya başladın.
"Bu senin fikrindi bebeğim."
Saçlarını öptükten sonra kulağına fısıldadın. Dokunuşların onu eritiyordu.
"Aegyo yapmak zorunda değildin, bu haksızlık."
"Bu kadar mızmız bir bebek olma."
Saçlarınla oynamaya başlarken mızmızlandı. Boynuna yaklaştın. Nefeslerin onu gıdıklıyordu ama bunu çok seviyordu. Gülümsediğini hissedebiliyordu. Biraz daha yaklaştın ve boynuna bir öpücük kondurdun.
Yumuşak kıkırdamalarını duyabiliyordun. Gözlerine baktığında en ışıltılı bakışıyla sana bakıyordu. Seni kucağına çekerken alnını öptü.
"Tamam bu kadar mızmız kanma sana yardım ederim."
Karnını gıdıklayıp, saçlarını karıştırırken onunla kıkırdamaların arasında alay ettin.
✃- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Biliyorsunuz böyle üyelere tek tek yazmıyorum ama bunu okuduğumda karnında kelebekleri hissettim ve burada olması, sizin de okumanız gerektiğini düşündüm.
Umarım beğenirsiniz.