Giriş

16 3 1
                                    

Tık tık tık

Sabahın bu saatinde kapımı çalanın kim olduğunu cidden çok merak ediyordum, yatağımın yanındaki komodinden telefonumu alıp saate baktım, 08.12. Ne! İnşallah bu saatte gelen kişinin umarım geçerli bir sebebi vardır yoksa beni bu saatte uyandırmanın bedelini çok ağır çıkartırım.

Sıcacık yatağımı ardımda bırakıp yavaş adımlarla kapıya ilerledim. Kapıyı açmadan önce kapı deliğinden kim olduğuna bakmıştım fakat kimseyi göremeyince çocukların basıp kaçtığını düşünerek geri yatağıma doğru ilerledim, fakat daha kapıdan neredeyse 1 metre uzaklaşmıştım ve kapı ısrarlı bir şekilde tekrar çalındı. Olduğum yerde kısa bir küfür savurup hızla kapıyı açtım.

"Umarım o az önce ki küfür bana değildi."

"Doruk?"

"Simay?"

"Doruk?"

"Simaaay."

"Senin ne işin var lan burada."

"Kızım sen kapına gelen her misafiri böyle mi karşılıyon lan misafirlere yazık be Allah'tan ben yabancı değilim misafir bile sayılmam azcık çekil kenara da içeriye geçim kapıda kaldım."

Doruk'un içeri geçebilmesi için kapıdan iki adım geri çekildim, içeriye elinde büyük boy bir valiz ile girmiş valizi kapının kenarına bırakıp bana döndü.

"Salon ne tarafta burada mı? Yoksa burada mı?" eli ile bir benim arkamda olan koridoru birde kendi arkasında ki koridoru gösterdi.

"Şu tarafta." diyip onun arkasında kalan kısmı işaret edip onu o tarafa yönlendirdim.

Onunla birlikte salona geçmeden önce odamdan telefonumu alıp bende salona geçtim. Doruk 3'lü koltuğuma yayılmıştı ben ise tekli koltuğa onun karşısına oturup gözlerimi sadece ona kitledim o ise benim odaya gittiğim sıra kitaplığımdaki kitaplardan birini almış eline karıştırıyordu. Ve artık sorguya başlıyordum.

"Dökül!"

"Ne dökül?"

"Salağa yatma seni bir anda buraya getiren ne? Ayrıca evimi nasıl buldun? Ve bildiğim kadarıyla senin pasaport'un yoktu."

"Şimdi, öncelikle öylesine geçiyordum bir uğriyim bizim kız ne yapıyor dedim, evini ise araya araya buldum, pasaport'u ise birinden ödünç aldım."

"Doruk! Delirtme beni doğruyu söyle!"

"Tamam be söylüyorum, evinin adresini ablandan aldım baya direndi kızcağızı nasıl tembihlediysen kapısında yatıcaktım adresini versin diye, hiç öyle bakma bana seni aradığımızda söylemiyorsun herkesten kaçtın, uzaklaştın. Pasaport işini ise 2 ay önce halletmiştim yanına gelmek seni görmek istiyordum zaten bir süredir. Özlendin be kızım. Hem ayrıca Fransayı da cidden çok merak ediyordum fakat anlamadığım bir şey var Fransaya gelen her insan Paris'te yaşar sen niye Marsilyaya geldin?"

"Biliyorsun Paris Fransa'nın başkenti bunun yanı sıra en kalabalık şehri Fransaya gelen herkesin yada çoğu kişinin amacı Paris'te ki Eyfel kulesi bir diğer adıyla demir yığını, küçükken Paris için, Eyfel için, aşıklar şehrinde yaşamak için her şeyi verirdim diyordumya, yanılmışım işte buraya ilk geldiğimde Pariste bir otelde kaldım bir yandan gezip bir yandan kalacak yer aramaya başlamıştım, bir ömür otelde kalacak halim yoktu, ilk zamanlar gezerken Eyfel'e de gitmiştim. İnan bana hayal ettiğimiz kadar büyüleyici değildi. Burada kalan bazıları yok evim Eyfel görsün, yok otel odam Eyfel'e bakmazsa naparım ben diyenlerden olmadığım için her gün şükrediyorum neredeyse, Marsilya görünüm olarak aşırı hoş, evet en kalabalık ikinci şehir ama en azından şehrin ortasında bir demir yığını yok." Doruk konuşmam bitene kadar sabit bir yüz ifadesi ile beni izlemişti.

İŞARETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin