7

282 47 16
                                    

"Hâlâ giyinmedin mi?" Oturma odasında Hongjoong'un giyinmesini bekliyordu.

Gecenin geç saatinde Hongjoong'un yatağında yattığı için azarlanmıştı. Ve şimdi onu dışarı çıkaracağını söylemişti.

"Gelmiyorum dedim. Anlamıyor musun?"

"Üzerini giyinmeni görmezden geliyorum o hâlde.."

"Seninle gelmeyeceğim. Market alışverişi yapmam lazım." Çantasını portmantodan aldı.

"O zaman birlikte evimiz için alışveriş yapalım." Ayağa kalkarak kapının önünde duran Hongjoong'un yanına yaklaştı.

"Benim evim!"

"Evimiz."

"..."

"Arabaya ihtiyacın var mı? Ev uzak değil zaten alıp gelirim."

"Senin evin için alışveriş yapman gerekmiyor mu? Nasıl yaşıyorsun?" Tamamen Seonghwa'nın sorusunu göz ardı ederek aklından geçenleri söylemişti.

"Yaşayamıyorum ki o evde. Yani bir şeyler alma gereksinimi duymuyorum."

"Duygu sömürüsü yapma."

"Gerçekleri söylüyorum, güzelim." diyerek kapının ardında duran anahtarı öne taktı.

"Arabaya ihtiyacımız yok. Elinde taşı bir zahmet yapışmaz dimi eline? Yok taşıyamam diyorsan peşimde kuyruk yapma." Taktığı gözlüğün üstünden kendisini izleyen gözlere bakarak konuşmuştu.

"Taşırım elbette. Sanki hiç yapmadığımız şey."

"Ne demeye çalışıyorsun?"

"Sen ne demeye çalışıyorsan onu demeye çalışıyorum güzelim." Göz kırparak kapıyı kilitledi, Seonghwa.

Önünü döndüğünde kendisine elini uzatmış Hongjoong ile bir eline bir de yüzüne bakarak sonunda yumuşak eli tuttu.

"Elini ne yapayım?! Anahtarı ver, çantaya koyacağım."

"Bende kalabilir. Elini de bırakmayacağım." Canını yakmayacak şekilde minik eli daha sıkı sardı.

-

Yol boyunca Hongjoong ne kadar ellerim terledi bırak dese de, Seonghwa bırakmamış yürümeye devam etmişti.

"Geldik artık bırak elimi araba alacağım." Seonghwa'nın hafif gevşetmiş olduğu eli bırakarak bir araba kapıp ilerlemeye başladı.

"Liste yaptın mı, güzelim?" Arkasından sessizce yürüyen adam seslenmişti.

"Hm..evet. Arabayı sen sür, ve beni takip et." Arkasına duran Seonghwa'ya arabayı vererek bakliyat bölümüne adımlıyordu.

...

"Seonghwa, peçete ve tuvalet kağıdı alır mısın? Bende ileriden et alacağım."

"Tamam, sevgilim."

...

"Bütün poşetleri bana mı taşıtacaksın cidden?" Eli kolu poşetlerle dolu olan adam sitem eder gibi konuştu.

"Kendin taşırım dedin. Ben de sana taşıtıyorun işte." Kıs kıs gülerek ilerlemeye devam etti.

"Kollarım ağrıdı ama biraz yardım etsen ya sevgilim." Poşetleri yere bırakarak kaldırımda parmaklarını açıp kapatıyordu.

"İyi peki madem. Ver bakalım şunları." Geri dönerek poşetleri eline aldı.

Eve girdiklerinde Seonghwa kendini yere atmıştı.

"Yerden kalksana salak!" Poşetleri mutfağa bırakan Hongjoong salonun ortasında yatmakta olan Seonghwa'ya elini uzattı.

"Yoruldum."

Seonghwa uzatılan eli tutarak kendisini kaldırmaya çalışan Hongjoong'u kendine çekerek üstüne düşmesini sağladı.

"N-Ne yapıyorsun?" Dedi bir anda geldikleri pozisyona bakarak.

Kolları yerde yatan adamın başının iki yanında duruyordu. Gözleri kenetlenmiş birbirlerine derin bir şekilde bakıyorlardı.

"Ne yapmışım?" Seonghwa üzerinde kendisine bakan adamın belinden tutarak ağırlığını vermesini sağlamıştı.

"Belimi bırak kalkacağım. Hem sen yorulmamış mıydın?"

"Öyle mi demişim? Hiç hatırlamıyorum ki.."

"Seonghwa, bırak işim gücüm var." Kalkmak için debeleniyordu ama işe yaradığı söylenemezdi.

"Bir öpücük verirsen kalkabilirsin." Dudağını uzatarak karşısında duran çehrenin minik dudaklara indirdi gözlerini.

"Yok öpücük falan!"

"Kalkamazsın ama..." Sırıtarak Hongjoong'a bakıyordu.

"Oof- Tanrım." Eğilerek Seonghwa'nın yanağına bir öpücük bıraktı.

"Dudaktan öpücüğü kastetmiştim." Yüzünü ekşiterek konuştu.

"Öpücük istedin verdim. Kalkalım artık."

"Tamam, ama en kısa zamanda dudaktan da bir öpücük alırım." Üzerinden kalkan Hongjoong'un onu kaldırmasına izin vermişti.

"Çok beklersin."




dope lovers | Seongjoong [✓]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin