Uzun yıllar önce, Moskova Devlet Tiyatrosu'nun duvarlarında aniden, temelden çatıya uzanan büyük çatlaklar oluşmuş. Her geçen gün sayısı daha da artan bu çatlaklar, bina için büyük risk taşımaya başlamış. Herhangi bir oyunun sahnelendiği sırada aniden yıkılarak, büyük bir seyirci kitlesinin ezilmesi tehlikesiyle karşı karşıyaymış.
Bir felaketin ortaya çıkabileceğinden endişe duyan yetkililer, birçok mimar ve Mühendis getirterek bu çatlakların nedenlerini araştırıp bulmalarını istemişler. Hemen işe koyulan bu uzmanlar ilk iş olarak binanın bütününü incelemişler. Daha sonra işi temelden ele alarak birkaç yerinden açmışlar. Moskova'nın, artık iyiden iyiye çürümeye ve çökmeye başlamış olan bu ihtişamlı, tarihi taş binasının temelinin ahşaptan olduğunu görerek hayretler içerisinde kalmışlar.
Vaktiyle Devlet Tiyatrosu inşa edilirken zemin gevşek olduğundan; yere kalın ağaç kazıları, çakıl üzerlerine de iri çaplı taş duvarlar örülmüş.
Yapıldığı dönemlerde bu temelini, yeterince sağlam olduğu söylenerek, uzun seneler dayanabileceği dile getirilirmiş. İfade edildiği gibi gerçekten de tiyatro binası bu haliyle yıllara meydan okuyarak uzun bir zaman ayakta kalmayi başarmış. Ne var ki, yıllar birbirini kovalayıp aktıkça, zaman da etkisini göstererek temelde bulunan tahta direkleri çürütmeye başlamış. Pek tabii ki, kazıların çürümesiyle birlikte de, binanın temeli kayarak duvarlarındaki bu çatlaklar ortaya çıkmış.
Iste, devletlerin tarihi ve milletlerin hayatı da, Moskova Devlet Tiyatrosu'nun bu taş binasına benzerler. Devlet düzeninin ilk temelleri, milletleri yönetmenin eski usulleri o zamanlar için yeterli görülmüş olabilir. Fakat, değişen yıllarla birlikte şartların ve ihtiyaçların değişime uğraması da kaçınılmazdır. Bu nedenle kuruluş aşamasında yeterli görülen temel esaslar, eski yöntemler bugün artık zayıf ve yetersiz kalabilir.
"Yeni toplumlar, kendileriyle birlikte yeni şarkılar getirirler" diye meşhur bu atasözü vardır. Adem oğlu devr-i daim suretiyle, sürekli değişip yenileniyor. Yenilenen her nesil de, kendisiyle beraber yeni yeni kavramlar, dilekler, ihtiyaçlar, istek ve arzular getiriyor.
Yeni kuşaklara artık iyice eskimiş, ihtiyaçlara cevap vermeyen, miadı dolmuş yönetim biçimleri zorla uygulanmalıdır.
Yeni nesiller için yaşadıkları çağın gereklerine göre daha yeni, daha akla uygun, daha adil ve daha sağlam temellere dayanan yönetim şekillerinin uygulanması elzemdir. Aklı başında, güçlü yöneticilere sahip olan ülkelerde u iş artık böyle yapılmaktadır. Bu gibi ülkelerde, halkın en iyi şekilde yönetilebilmesi için, sarsıntılara ve yıkılarak fırsat verilmeyerek daha çok bilgi ve daha çok düşünce üretilerek daha iyi, daha adil yollara basvurulmaktadır.
Ne yazık ki, hala bazı ülkelerin devlet adamları halkın yönetim biçiminin ve eğitim sisteminin düzeltilerek, bir an önce iyileştirilmesi gereğini ya anlamıyorlar veyahut da anlamak istemiyorlar.
Bu nedenle; dıştan son derece sağlam ve kuvvet görünen devlet kuruluşlarının catirdayarak çatlamsina ve hatta yıkılmasına asla hayret edilmemelidir. Zira bu acı netice, gelişen zamanla birlik, kendisini değiştirip yenileyemeyen milletlerin, devletlerin, kaçınılmaz akıbetidir. Eski İran bu şekilde yıkıldı. Hakeza, üç kıtaya hükmetmiş bulunan altı yüz yıllık Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya İmparatorluğu da kendilerini yenilemedikleri için yıkilmışlardır. Koskoca Rusya'nın devrilmesi, Bismark'larin ve Wilhelm'lerin Almanya'sinin sönüp gitmesi ce hep bu yüzden olmuştur.
"Mane tekel fare! "
O zamanlar bu kelimelerin anlamını hiç kimse kavrayıp anlayamamiş. Daha sonraları Daniyal Nebi adında birisini ateş yazısını söyle açıklamış: "Bu yazılar, korkunç bir şeyin olacağına işaret ediyor: Eski devlet yaşama güç ve kuvvetini kaybetmiştir. Kaçınilmasi imkansız bir şekilde yıkılıp yok olmaya mahkumdur."
Eski Roma'lilarin büyük İmparatorluğu, Alba dükasinin Ispanya saltanatı, XV. Lui'nin Fransa hükümdarligi, Romanof'larin Rusya'si, hohenzoller'lerin Almanya'si, Habsburglarin Avusturyasi hep aynı korkunç neticeyle yüz yüze geldiler. Tarih onlar içinde: "Mane tekel fares! hükmünü verdi.
Bu acı hakikatler üzerinde önemli durup düşününuz! Asla böcek tırtıllari gibi kendi önemsiz işlerinizin, dertlerinizi ve sorularınızın camurlari içerisinde kivranip bogulmayiniz. Bilakis, devletin temel yapısının yenilenmesini, Çürüyen kısımlarının iyilestirilmesini, milletlerin en iyi şekilde eğitilmesini düşününuz!... Içinde yaşayıp butunlestiginiz millet ve devletin bekar için, zihninizin zamanlar ötesine taşıyarak yeni yeni ufuklara, yeni yeni hedeflere yöneltin.
Tarih, bir taraftan bazı milletlerin veya devletlerin dehşet veren acı sonlarıni kara yapraklarina kaydederken, diğer taraftan da çeşitli devletlerin ve milletlerin gelisme ve ilerlemelerini yazabilmek için parlak beyaz sayfalarını açmaktadır. Unutulmamalıdır ki, parlak sayfalarda isildamak da, siyah, yaprakların karanlığında boğulmak da bireylerin, gayret veya gayretsizliginden kaynaklanir.
Tarih, halk yığınlarınin bir koyun sürüsü olmaktan çıkarılarak çalışkan bir karınca ordusuna, ya da bal üreten arı topluluğuna dönüştüğüne de çokça şahit olmuştur. O, sayfaları arasında milyonlarca insanın sanatkâra çevirebilme çarelerini, devlet yapısının nasıl kuvvetlendirilebilecegini, halkın en iyi şekilde nasıl eğitilebilecegini bize göstermektedir.
Diyebiliriz ki, tarih, geçmişin aynasıdır. Bu aynaya iyi bakıp kendisini inceleyenler, kusur ve noksanliklarini görerek bunlardan ders çıkarırlar. Geleceğin aydinkiklarina emin adımlarla yürüme imkanını bulurlar.
O halde, bir elinde tarih ışığı, ötekinde istikbal aşkı bulunan Milletler, daima yükselmeye adaydir.
