-IV-

8 2 0
                                    

Günler akıp giderken Minho için değişen ufak tefek şeyler vardı. İlki kesinlikle arkadaşlarının sataşmasıydı. Kendisinin birinden hoşlandığını söylese bu sataşmalara anlam verebilirdi ama tam tersiydi. Minho'dan hoşlanan biri olması sataşmalarına yeterliydi. Aslında Minho buna çok aldırmıyordu. Çünkü ikisinin de kötü bir amacı yoktu. Sınav seneleri olmasının getirdiği bir monotonluk ve sıkıcılık vardı. Bu sıralar yaşadıkları tek farklılık bu olduğundan üstünde fazladan duruyorlardı.

Diğer yandan tüm bunların gerçekleşmesini sağlayan Jisung vardı. Minho, Jisung ile konuşunca ona karşı aşırı yumuşamıştı. Jisung da rahatlamış olacak ki önceki günlerde olduğu gibi kaçmaya çalışmıyordu. Hatta birbirlerini gördüklerinde selamlaşmaya başlamışlardı. Minho bunu biraz garipsese de devam ediyordu. Göz göze geldiklerinde kafasını çeviremezdi, kaba olurdu bu. Zaten Jisung'un da bir art niyeti yoktu. Bunu bildiğinden rahattı.

Beden eğitimi dersinin ortalarında kafası tamamen başka şeylerle doluyken yine o garipsediği anlardan birini yaşayacağının farkında değildi.

Hocadan izin almış sınıfa çıkıyordu. Beden eğitimi derslerini pek sevmezdi. O anda da eşyasını alma bahanesi ile kısa süreli de olsa dersten kaçmaya çalışıyordu. Boş koridorda sağa sola sallanarak yürürken zamanı uzatmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Merdivenlere geldiğinde biriyle ise karşılaşmayı beklemiyordu. Dersin ortasında kimse olmazdı çünkü. Bir de okuldaki o kadar kişi içinden Jisung olması ironik gelmişti.

Son günlerde hep yaptıkları gibi birbirlerine gülümseyip devam ettiler ama tam gidecekken Minho duraksayıp arkasını döndü. Şimdi yukarıda kalan kişi Minho'ydu.

"Biz seninle hep bu kadar sık karşılaşıyor muyduk?" dedi kendini tutamazken. Aslında bunu neden yaptığını bilmiyordu. O an sadece Jisung'la konuşası gelmişti.

Jisung da merdivenleri inmeyi bırakıp ona döndü.

"Evet ama sen fark etmiyordun." dedi ve sesli bir nefes bıraktı. "Bakmak ve görmek aynı şey değil. Artık görmeye başladın sadece. Üzgünüm bunun için, belki de dikkatini çekmiyorken daha iyiydi."

Minho hiçbir şey demedi, sadece trabzanlara yaslanmış Jisung'un gözlerine bakıyordu.

"Bana şöyle bakma." diye mırıldandı Jisung.

Minho'nun hafifçe kaşları çatıldı. "Nasıl bakıyorum?"

"Üzülmüş gibi." Sesinde hafif bir kırgınlık seziliyordu.

Minho birkaç saniye hiçbir şey demedi. Bakışlarını hâlâ çekmemişti. Aslında bu işini zorlaştırıyordu, biriyle göz temasındayken söyleyecek bir şey bulmak, kelimeleri istediği gibi sıralayabilmek her zaman Minho'ya gerici gelmişti. Ama Jisung'a bakmayı kesmek de istemiyordu.

"Sen böyle konuşunca içime öküz oturuyor." dedi sonra. O an hissettiği şey tamamen buydu.

Jisung gözlerini kaçırdı. Parmaklarıyla oynamaya başladığında gergin olduğu çok belliydi.

"Böyle hissetmeni istemem. Özellikle benim yüzümden. Sanırım karşına çıkmamak için biraz daha çaba sarf etmem gerekecek."

Minho inanamaz gözlerle karşısındaki çocuğa baktı. Ciddi miydi o? Oldukça ciddi gözüküyordu.

"Saçmalama Jisung. Nasıl istiyorsan öyle takıl." dedi bir çırpıda. "Ayrıca bir başkasını bu kadar düşünme."

Jisung basamaklardaki bakışlarını çekip Minho'nun gözlerinin içine baktı. "Düşünmeye değersin."

Minho ne diyeceğini bilemeden öylece kaldı. Yalnızca iki kelimeden oluşan bir cümle içinde çok şey barındıyordu. Jisung'un söylerkenki ciddiyeti, ses tonu... Minho hissettiği duygunun ağırlığından ağlamak istedi o an. Ama hiçbir şey yapamıyordu. Kendini bir aptal gibi hisserken sadece gözlerini kırpıştırarak karşısındaki çocuğa bakıyordu.

"Tebrikler kapatma düğmemi buldun." dedi mırıldanarak. Bilinçli söylediği bir şey değildi ama hislerinin aynasıydı.

"Ne?"

"Karşımda biri böyle konuşunca aptal aptal bakmaktan başka bir şey yapamıyorum. Yani kapatma düşmeme basılmış oluyor." sesli bir nefes bıraktı Minho. "Birinin senin değerli olduğunu düşünmesi insanın içini ısıtıyor ve biliyor musun, sen bana baktığında dünyadaki en değerli insanı gibi hissediyorum."

Jisung'un yüzüne bir gülümseme yayıldı. Bakışlarını tekrardan kaçırmıştı. Gülümsemeyi kesmeye çalışıyordu ama belli ki hoşuna gitmişti. Onun bu hali Minho'yu da gülümsetti. Çocuk o kadar tatlı gülüyordu ki bir an oturup saatlerce onu izleyebilirmiş gibi gelmişti. Minho düşündüğü şeyi fark ettiğinde ortamdaki anı dağıtmak için aklına gelen ilk şeyi söyledi.

"Hadi ben neden dersindeyim sen ne yapıyorsun dersin ortasında?"

Jisung bir an kendisi de nedenini bilmiyormuş gibi göründü. Sonra cevapladı.

"Müzik hocası öğretmenler odasına gönderdi, defteri orada kalmış"

Minho anladığını belirtmek için kafasını salladı. Sonra merdivenleri yavaş yavaş inmeye ve aralarındaki mesafeyi azaltmaya başladı.

"Oyalandığın için kızmasın?" diye sordu Jisung'tan bir basamak üste geldiğinde.

Jisung kafasını iki yana salladı. "Bir şey olmaz beni seviyor."

Minho bıkkın bir nefes verdi. "İşte yetenekli olmak varmış. Beni seven hoca olduğundan şüpheliyim" diye homurdandı sonra.

"Yetenekli olduğumu mu düşünüyorsun?"

Utangaç ve bir o kadar masumca sorulan bir soruydu. Minho'nun yüzüne bir gülüş yerleşti.

"Hadi ama Jisung birinin bunu düşünmemesi için duyma yetisinde sıkıntı olması lazım."

Jisung'un yüzünde tatlı bir gülücük yer edinirken elini ensesine attı utangaçça. "Teşekkür ederim." dedi, sonra bir an duraksadı. "Bir dakika ya senin yanına ilk geldiğimde beni tanımıyordun bile hangi ara beni dinledin?"

Minho cevap vermek için ağzını açtı ama bir an ne diyeceğini toparlayamadı. Onun yerine "Hadi hocanı bekletme." dedi. Kaçtığı belliydi. Sonra içinde engel olamadığı bir dürtüyle uzanıp Jisung'un saçlarını karıştırdı.

Jisung "Hey saçlarımı bozdun." diye homurdandıktan sonra düzeltmek için ellerini saçlarına götürdü ama amacında başarılı olamadı. Çünkü Minho ellerini tutarak tekrar aşağı indirmişti.

"Böyle daha tatlı oldu." deyip gülümsedi. Sonra halen tutmakta olduğu elleri yavaşça bıraktı.

"Gideyim ben." diye mırıldandı Jisung, sonra koşar adım uzaklaştı.

Minho olduğu yerde sırtını duvara yasladı. Kafasındaki tilkiler ayrı bir boyuta ulaşmıştı bir anda. Çünkü aralarına yenileri eklenmişti: Jisung'un yumuşak saçları ve sıcacık elleri.

i wish i could love you | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin