Günlerden pazar. Pazar Gününü saat 8'de yatağımda Güneşin dağınık parlaklığını hafif hissederek, gözlerime sızmaya çalışan ışıklarla uyanıyorum. Kalktığımda karşımda ki yansımam ile güne korkuyla başlıyorum. Ayy! Tipsizlik ödülü almalıyım. Ayağıma dolanmış yatak çarşafından kurtularak lavaboya doğru gittim . O yaz sıcağı ile terlemiş yüzümü buz gibi bir suda yıkayıp o soğuğun yüzümde verdiği o hazzı hissediyorum. Yüzümü yıkarken içeriden gelen konuşmaları kulağıma işitiyorum. Evet her zaman ki gibi annem ile babam. Annemin o ince ve huzur veren, babamın gür ama güven sağlayan seslerini duyduktan sonra günaydın ömür diye bir ses daha duyuyorum. O kaba ve kalıplı ama bir o kadarda iyi biri olan abimin sesini duydum. O günaydın kelimesi'nin altında "Ben uyandım, lavaboya girmem gerek. Çık! " demek istediğini biliyorum. Bende ona günaydın diyerek lavobadan çıktım. İçeri doğru ilerliyodum ki mutfakta yengemin bir şeylerle uğraştığını gördüm. Yanına sokuldum ve günaydın dedim. O da bana dönerek tatlı gülümsemesi ile günaydın dedi. Elinde uğraştığı şeye baktım. Meğerse bizim gelin kahvaltı hazırlıyormuş. Yengem'e yardım ettikten sonra hemen sofrayı kurduk. Yemeği hızla yedikten sonra bir o kadar hızlı topladık çünkü herkesin yetişmesi gereken yer vardı. Aslında seni bu günde görmüş ve hafizama kazımıştım. Saat 9 sıralarında evden çıkmış işe gidiyordum. Seni ilk gördüğümde pek dikkat etmemiştim. Çünkü sen o siyah arabanla zengin züppelerinden sandım. Araban ile önce önümde durup uzun bir süre baktın. Ben sana biraz sert çıkıp " Neye bakiyosun ? " dedikten sonra bir anda gaza basıp gittin. Bu devire ayak uydurmak gerekir. Odunsu davranış biçimleri var. Bende o davranışı gösterdim. Ne olduğunu anlayamadım aslında ama yürümeye devam ediyorum ve sana kötü şeyler söylüyordum. Sen yine benim önümden geçtin ve beni kızdıryordun. Bunu başardın "Serseri "diye arkandan bağırdım ama sen o hızla beni duymadın tabi ki. O öfke ile iş yerine vardım. Yavaş yavaş masama doğru ilerledim. Bilgisayarlarının yavaş olduğu yerde benim hızlı olmamı nasıl beklerler anlamıyorum, üniversitede bile bu kadar yavaş bilgisayara sahip olan kimse yoktu. Bilgisayarı sonunda açtığımda bir not bırakılmış. Bu notta :
Merhabalar
Size bir şey sorabilirmiyim?
Bu güzelliğinizin kaynağı Yaradan' dan mı ? ;)
Notu kimin bıraktığını bilmiyordum. Arkadaşlarıma sormaya başladım. Aslında gören olmamış ve kimse yazmadım diyordu.Notu bırakanı o kadar merak ediyordum ki kameraların izleme odasına girmek yasak olmasına rağmen girmeye karar verdim. Şu kameraların bu müthiş özelliğine bayılıyorum. Önceki günün kayıtlarının olduğu bir dosya buldum. İçinde saat saat ayrılmış dosyaları gördüm. Saat 17.00'den itibaren izlemeye başladım. Aslında gören olmamış diyorlardı ama patronumun geç saatlere kadar iş yerinde olduğunu gördüm. Bu not akşam bırakıldı ise patronumun bunu görmüş olması lazımdı. Ama bunu ona nasıl sorabilirim ki. Fakat bu not sabah bırakıldı ise temizlikçi ablanın bunu görmesi lazım idi.
"Ömür! "
"Efendim Burak Bey ? "
Ahhh! yakalanmıştım. Şimdi ne yalan söyleyeyim, ne yapayım bilmiyordum. Ben bunları düşünürken beklenen soru geldi. " Ömür hanım buraya girmek yasak değil mi? " sesim soluğum çıkmadı. Biraz zaman geçtikten sonra, " Soruma yanıt alabilirmiyim" diye tekrar sordu. Aklım durmuştu en iyisi doğruyu söylemekti. Anlattım ama hiç oralı bile olmadan beni masasının oraya gitmemi ve bir daha bu odaya girilmiceği konusunda uyardı. Elimde kalan iki kişi vardı. Burak Beyden kurtulup Feride teyzenin yani temizlikçi ablanın yanına gitmekti. Burak beyin odasına girdim ve onu beklemeye başladım.
Kapı aralandı ve Kristen içeri girdi. Kristen bizim şirketin tercümanıydı. 4 dil bilmesine rağmen Burak Bey'in yanında çalışıyordu. Açıkçası ben o kadar dil bilsem bizim şirketin güçlü rakibi olan Zümrüt Holding'in baş tercümanı olmayı kabul ederdim. Kristen ve Burak Bey arasında nasıl bir ilişki varsa artık. Bu sırada o dosyaları inceliyordu ki Burak Bey geldi. " Kristen bize 1 dakika izin ver " dedi. Normalde rahatsız olmazdı Kristen dan. Herhalde çok kızmış olmalıydı bana. Kristen kapıyı yavaşça çekiyordu. Fark ettim ki Burak Bey ile gözleri ile birşey anlatıyordu. Benim anladığım kadarıyla önemli bir şey olmuştu.
Burak Bey sakince yerine oturdu ve "Orda ne aradığını sormama gerek yok çünkü biliyorum. " dedi.Bende saf bir şekilde sordum ''Ne aradığımı biliyorsanız cevabını da biliyorsunuzdur. "
''Ben yazdım "dedi soğuk kanlılıkla biraz durakladıktan sonra sözüne tekrar başladı. "Ama ben kendim için yazmadım. Biri tanıdığım yazmamı rica etti bende kabul et...
Sözünü tamamlamadan içimdeki o merakla bi anda söze atıldım ."kim istedi? " bunu dedim fakat söyleyemem ama yakında öğrenirsin dedikten beni odasından kovalarcasına işini bahane etti. Oda ya Gülhan girdikten sonra patronuma son kez bakıp odasından çıktım. İşimin başına döndüm nede olsa o benim patronum birşey diyemem . Masada yığılmış bir sürü dosya. Aaaah! bunların haber yapılıp sunulması gerekiyor. Ama ne yapayım kafam bir türlü almıyor kimin yazdığını merak ediyordum. Ayrıca patronun tanıdığı biri olan yakınında yoktu. Neyse ki yardımcı meleğim gelmiş benim iş arkadaşım edacan zayıf,kısa boylu,kıvırcık saçlı, tatlı mı tatlı bi kız. Bugün geç kaldığı için patrondan azar işitmeye gidiyor. Dosyaları incelerken edacan geldi.
"Dosyalar epey birikmiş " diyerek geldiğini belli etti. Eşiyle birlikte dün yaptıklarını anlattı. Voleybol turnuvalarına eşini izlemeye gitmiş, gece 1'e kadar gezmişler. Geç yatınca da işte geç kalmış. Bunları anlatırken bir an duraksadı ve "Neyin var ?"diyerek o meraklı bakışlarıyla gözlerini üzerime dikti.
Hiç birşeyim yok desemde yine sordu. Aslında onemsencek bir konu değildi. Bu yüzden olayın üstünü kapattım. Bütün gün dosyaların içine gömülmüştüm. Akşam olduğundan haberim bile yokken. Edacan ile vedalaştık. Sonra saate baktım 9 olmuştu. Bir iki dosyayı da halledip gitmek istiyordum. O sırada güvenlik gelip lambaları söndürmek zorunda olduğunu ve bir an önce benimde çıkmamı istemişti. Birazdan çıkacağımı söyledim. Ve Son dosyalara bakmaya başladım. Elime ilk aldığım bir dosyada ilgimi çeken bir şey olmuştu. Olay şu sıralar da evinde yalnız kalan kıza söylediği pizzadan not çıkmıştı ve kızı o nottan sonra " beni merak ediyorsan sancak Bulvarı'ndayim" diye bi mesaj gelmiş kıza. Kızda merakını gidermek için mekana gitmiş. Bir anda onu okurken bir mesaj geldi telefonuma. Korkudan bakamadım ama hikaye yi okumaya devam ettim kız o oğlanı bir yerden tanıyormu bilinmez ama iki gün sonra ölüsü bulunmuş. Arkadan bir anda birisi geldi.