1.bölüm - Galibiyet

26 4 28
                                    

Selammm. Ben bugün bu yeni kurguya acayip heyecanla başlıyorum.

Diğer kitabımı askıya aldım ve bir açıklama yapmadım. Kısaca burada açıklayayım. Diğer kitabımda ters giden bir şeyler vardı. Kurgu oturmamıştı, çok aşklıydı ve bana bir süreden sonra saçma gelmeye başladı. Yazarken sıkılıyordum. Bu yüzden bu kurguya başlıyorum.

Bu kurgu fantastik olacak. Benim ilk fantastik hikayem. Oylarınızla ve yorumlarınızla destek olursanız çok çok sevinirim.

Başlama tarihinizi buraya yazabilirsiniz...

İyi okumalar!

Lal Demir.

İsmimin anlamını bir çok yerden, bir çok kez araştırdım. Üzerine düşündüm. Lal; bazı yerlerde konuşamayan, dilsiz, bazı yerlerde ise koyu kırmızı taş diye geçiyordu.

Koyu kırmızı taş. Tam benlik. Ellerimden çıkan, damarlarımdan akan o şeyin rengi gibi.

Ateşin.

Ben kendimin farkında oldum olalı diğer insanlardan farklıydım. Sadece duygularımla ya da davranışlarımla değil, her şeyimle farklıydım.

Küçükken yapabildiğim şeylerin normal olduğunu ve her insanın benim yaptığım şeyleri yapabildiğine inanırdım. Taki ilkokul arkadaşım beni aydınlatana, bendeki özelliklerin başka insanlarda olmadığını söyleyene kadar. O günden sonra farkına varmıştım gerçeklerin.

Ben laldim. Ellerinden, gözlerinden, damarlarından ateş çıkan laldim. Bir çok kez ucube damgası yiyen, bir insana yaklaşınca onu yakarım korkusuyla sıcağı hissetmememe rağmen yanıp tutuşan laldim.

Ben gözlerinden su yerine lav akıtan laldim.

Ateşi kontol edebiliyodum.

Aslında ateş bendim.

Bir orman yangınına sebep olabilir, bir orman yangının sönmesine sebep olabilirdim.

Bu dünyada, koskoca dünyada benim gibi olan sadece ve sadece üç kişi olması ve benim ben gibi olan kimseyi tanımamam mı daha kötü yoksa benim gibi olan ve olmayan kimseye bir kere bile dokunamayacak olmam mı?

İkiside. Eğer bir kere bile sevdiğim insana dokunabilecek olsaydım, kalbine dokunmak isterdim. Tabii bunlar sadece, şu an olduğu gibi, sahilde kıyıya vuran dalgaları izlerken kurulabilecek uçuk hayallerdi benim için.

Hiçbir zaman sevdiğim insana dokunamayacak olmak.

Kendim gibi olan kişilerin olması ama olmaması.

Ailem, annem, babam.

Sahi, annem ve babam. Onları on beş yaşında kaybettim. Ne olduğunu anlamadan. İnsanların acıyan bakışlarıyla karşılaştığım bir hafta geçirmiştim. Cenaze işlemleri, akrabaların feryatları arasında sıkışıp kalmıştım.

Ateş gücüm duygularıma dayanıyordu. Bunu, gücümü fark ettiğimde her şeyi araştırırken öğrenmiştim, benim gibi üç kişinin daha olduğunu da.

Aslında gücümü çoğu zaman kontrol edebiliyorum. Tabii ilk başlada bu böyle değildi. Yine gücümle ilgili okuduğum bir yazıda şöyle yazıyordu; eğer gücünü kontrol etmek istiyorsan, önce duygularını kontrol etmelisin.

On beş yaşındayken duygularımı kontrol edemiyordum. Ergenlik yüzünden en olmadık şeylere üzülürken bir de üzerine annemin ve babamın ölümü gelince her şey yerinden oynamıştı.

Bana haberi veren kişi teyzemdi. Gözleri yaşlı, başı eğik bir şekilde odama girmiş bana

'annen ve baban...'

~Alyeska~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin