Feodal Kafaya Görünmez Pranga; Kapitalizm

56 8 18
                                    


Akıllara Napolyon Bonapart'ın unutulmaz repliğini getiren sistemin ta kendisidir kapitalizm. "Para, para, para!"

Kapitalizm, üretim araçlarının özel mülkiyetine ve bunların kâr amacıyla işletilmesine dayanan ekonomik bir sistemdir. Kapitalizmin özel mülkiyet hakkı ilkesine göre bireyler, sınırsız mal sahibi olmakta özgürdürler.

Kağıt üzerinde gayet çağdaş ve adaletli görünen bu sistem için daha anlaşılır bir tabir istiyorsak, 'parayı verenin düdüğü çaldığı' düzen diyebiliriz.

Neredeyse her şeyin parayla alınabildiği, parası olmayanın birçok şeyden mahrum kalmak zorunda bırakıldığı bu düzen; orta gelirli ailelere "Bugünümüze de çok şükür." dedirtir. Tabii parayla alınabilenlere adalet, sağlık, eğitim vs. gibi kavramlar da dahildir.

Kapitalizmi tam anlamıyla anlamak istiyorsak Charles Bukowski'nin şu cümlelerini okumamız yetecektir; "Sabahın altı buçuğunda bir çalar saatin sesiyle uyanıp yataktan fırlayan, giyinip zorla bir şeyler atıştıran, sıçıp, işeyip, diş fırçalayan, saçını tarayan, başka birine büyük paralar kazandırdığı bir yere ulaşmak için trafikle boğuşan ve tüm bunlara sahip olma fırsatı bulduğu için müteşekkir olması istenen biri hayattan nasıl keyif alabilir?"

Kapitalizmde sermaye sahibi bireylerin en az maaliyetle en yüksek kârı elde etmeleri amaçlanır. Tahmin edilebileceği gibi üretici kesim daima en az kazananken; sermaye sahibi en çok kazanandır. Üst kesim günden güne zenginleşirken üretici kesim yoksulluğa itilir ve en büyük zenginliği karın tokluğu haline getirilir.

Tıpkı günümüz Türkiye'sinde birileri geçim sıkıntısından intihar edebilirken başka birilerinin havuzunda alkollü kokteylini yudumlaması gibi.

*

Kişiyi, ihtiyacı olmayan şeylere ihtiyacı olduğuna inandıran; her şeyin para etrafında döndüğü bir sistemdir kapitalizm.

Kapitalizm önce size bir iş verir ve maaş sistemiyle çalışmaya başlarsınız. İşinize ugun kıyafetleriniz, bir çantanız hatta dosyalarınızı sizin yerinize düzende tutacak bir diz üstü bilgisayarınız olması gerekebilir. Veya kahvenizi her daim sıcak tutacak bir termos? Neden olmasın. 

Sabahın bilmem kaçında uyanıp işe koşturmanız gerekiyor. Fakat o da ne? Siz durağa yetişmeye çalışırken birden yağmur bastırdı. Yağmurun sırası mı şimdi!? Endişe etmeyin, çok geçmeden yol kenarında bir satıcının şemsiye tezgâhını gördünüz. Cüzi bir fiyata belki de bir daha asla kullanmayacağınız şemsiyeyi alırken artık bir arabaya ihtiyacınız olduğu kanaatindesiniz. "Bir arabam olsa her sabah aynı derdi çekmezdim."

Tebrikler, yağmur da yağsa; fırtına da kopsa işinize kıl payı yetişmeyi başardınız ve kendinizi, aşağı yukarı iki metrekare alana konumlandırılmış masanızın başına attınız. İşinize kendinizi öyle kaptırdınız ki; yemek saatinin geldiğini iş arkadaşınızın size seslenmesi sayesinde fark edebildiniz. Yemek boyunca arkadaşınızla yıllık izninizde çıkacağınız tatil hakkında konuştunuz.

Günün geri kalanını işinizle ilgilenerek geçirdiniz ve en sonunda evinize ulaşabildiniz. Sabah aldığınız şemsiyeyi muhtemelen bir daha kullanmamak üzere kapınızın hemen yanındaki askıya astınız. Kendinize atıştırmalık bir şeyler hazırladınız ve koltuğa pinekleyerek araba ilanlarına bakmaya başladınız.

Elinizin altında birikmiş paranız yoksa da sorun etmeyin, neyseki faiziyle geri ödeyeceğiniz kredileri çekmek için her daim açık bulabileceğiniz birçok banka var! 

*

Kapitalizm; her zaman net bir şekilde karşımıza çıkmak yerine özel günler (sevgililer, anneler, babalar günü vs.), moda ve popüler kültür olarak da bize kucak açar. Kişinin giydiği kıyafetten bindiği arabaya dek bakıp kafamızda oluşturduğumuz ilk imaj bile kapitalizmin bizi avucu içine aldığının göstergesidir. Üzerinizde taşıyacağınız pahalı bir markanın parçası, fors ve popülarite seviyenizi ikiye katlar.

Protokol Böyle İstiyor Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin