Aybike
Okula gitmek için hazırlandığım günlerden biriydi. Klasik pazartesi sendromunun üzerimdeki etkisiyle otomatiğe bağlamış bir şekilde bütün aşamaları gerçekleştirdim. Okulun önüne geldiğimizdeyse anlam veremediğim bir şekilde Berk kapıda bekliyordu.
" şşt Aybik günaydın bugün Prenses karakteri için prova olucak haberin olsun"
Ne alaka ya diye düşünürken Asiye ve Doruk provaya gelmeleri gerekip gerekmediğini sordu ama Berk onları başından savuşturur şekilde hiç gerekmediğini söyledi.
"Nasıl yani niye bi tek ben geliyormuşum bu provaya? Kabul etmiyorum sen kesin bi işler peşindesin istemiyorum gelmiyorum ben !" Der demez Berk 30 tane sebep saydırdı ve kendimi birden upuzun bir günün ilk ders saatinde buldum. Kızıl şeytan yapmıştı yine yapacağını ama benim de elim boş değildi. Okulda Tolga'nın yokluğu beni bugün en mutlu eden şeydi. Iy hatırlamak bile ürpertiyordu beni o karaktersizi. Okulda derslerin biri bitip diğeri başlarken gün geçip gitti ve ben eve gideceğim için sevinmeye başladım. Tam çantamı toplarken arkamdan kızıl şeytanın sesini duydum.
"Bir yere mi gidiyorsun Aybik vallahi darılırım ama yoksa yetişmen gereken bir toplantı mı var temizlikçiler kurulu falan mı toplanıyor?"
"Ya Berk bazen gerçekten senden ekstra iğreniyorum daha fazla iğrenemem diyorum ama sen her seferinde çıtayı yukarı çekiyosun"
Hadsiz!
"Ya Aybik kızınca alnında bi damar var o çıkıyo ben onu görmek istiyorum ondan yapıyorum. Hadi seninle çok çalışmamız lazım konferans salonunu ayarladım orada yapacağız provayı."
Ne provası hayır ya ne diyodu bu unutmamış demek. Oğulcan konuşmaları duyup yanımıza geldi.
"Hayırdır sister yine ne diyo bu kızıl?"
"Abi yok bir şey prova yapmam lazımmış gösterideki rol için siz gidin ben de çok geç kalmam okulda olacağız"
"Eh iyi bakalım sana bununla kolay gelsin o zaman"
Oğulcanın kolay gelsin temennisinden sonra Berk i beklemeden konferans salonuna doğru yürümeye başladım ama durur mu hemen yakaladı arkamdan.
"Sen böyle yapınca ben daha bi fena oluyorum Aybik ya"
Cevap vermedim. Ne demek fena oluyorum? Ne demek istiyo? Aklımı karıştırıyor. Konferans salonuna gelmiştik.
"Hadi ne yapıyorsak yapalım göster bana bitsin bir an önce. Nereyi okuyorum söyle."
"AAAAA Aybike sanat bu tatlım öyle olmaz role girmen lazım. Sen hiç hayatında havalı bir prenses gördün mü? Nasıl yürür mesela? Nasıl konuşur? Bunlar çok önemli detaylar bunların üzerinde durmalıyız canım benim."
Gerçekten çıldırmak üzereydim ama sakin kalmalıydım çünkü istediği beni çıldırtmaktı. Ona istediğini vermeyecektim.
"Tamam Berkcim o zaman sen bana göster nasıl yürümeliyim?"
Bir adımıyla yanıma geldi sonra arkama geçip belimden tuttu. Ne yapıyorsun diye carlamama kalmadan süzülür gibi yürümeye başladık. Sanki bedenimin kontrolü ondaydı. Dans eder gibiydik havada süzülüyorduk sanki. Bir yandan kendimi kaptırmamakta çalışıyordum ama diğer yandan da çok eğleniyordum. Ayaklarımız birbirine takılıp yalpaladığımızda ikimiz de gülmeye başladık.
"Anladın mı şimdi Aybik prensesler nasıl yürür?"
"Anladım yönetmenim"
Gülmem durduğunda kendime geldim. Niye buradaydım hala anlamamıştım. Hiçbir şeyi önemsemeyen Berk niye özellikle beni bu oyuna çalıştırmaya gayret ediyordu? Niye başarılı olmamı istiyordu. Dayanamadım sordum.
"Sen bu oyunu niye bu kadar önemsiyosun ki?"
Durdu yüzüme baktı sadece sanki ilk defa bu halini görmüştüm. Filtresiz halini yani.
"Bi sebebi yok"
Kaçıyordu, yakalamıştım onu.
"Bir sebebi var. Sen beni buraya gerçekten çalışmaya çağırdın gösteride iyi olmamı istiyorsun ve bunun için uğraşıyorsun. Neden bunu yapıyorsun?"
Birden kapının dışarıdan kilitlenme sesini duymamızla ikimizde birbirimize bakakaldık...Merhaba hikayeye yeni başladım umarım beğenirsiniz. Devamı gelicek en yakın zamanda...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayber fiction
FanfictionAyBer paralel evren diyebilir miyiz? Enemies to lovers hikayesi olacak iyi okumalar.