1,5 SENE ÖNCE...
Anlayamıyordum. Okan abimin, zamanında Oğuz abimin deliler gibi sevdiği o kızla yaşadığı aşkı yediremiyordum. Tamam birbirlerini seviyor olabilirler ama kız kıtlığı mı var yahu? Ne kızmış! diyorum bazen kendi kendime.
O kız, iki kardeş tarafından sevilip paylaşılamayan kız. Ve her ne kadar işin içinde başka birşey olduğunu düşünsem de bu o kızı işine geldiği gibi davranıp hala bu evde huzursuzluk yaratmaya devam edip cekilmediği gerçeğini değiştirmiyor. Bir kız için kanbağın, canın ciğerin olan kardeşe kin gütmekte neyin nesi!?
Ben daha 16 yaşında, lise 2 yi bitirmekle uğraşan asabi bir kızım. Ailemdeki olaylara alıştım diyebilirim. Peki ya Sevgi ne yapsın? O henüz 11 yasında ufak bir cocuk. Olaylardan tahmin ettigimden fazla etkileniyor olmalı ki beni sürekli soru yağmuruna tutup abimlerin birbirini neden sevmediğini öğrenmek istiyor. Bugün yine o soruyu işittiğim bir gündü. Uğruna dünyayı yakabileceğim o ufak kız, yanıma gelip akıttığı gözyaşları eşliğinde bana sarıldı."Abla, Okan abim beni de seni de sevmiyor değil mi? O hep pelini düşünüyor, beni bir kez bile düşünmedi." Sevgi'ye onun akıttığı gözyaşlarını kendi gözlerimde ifade ederek cevap vermek geldi içimden, ama yapmadım. Onun bu cümlesi ne kadar başımdan aşağı kaynar sular dökülmesine sebebiyet verse de şuan ağlamayacaktım, güçlü durup onu da kendimi de korumam gerekiyordu.
Akşamüstüne doğru yalnız kaldığımda Sevgi'nin söylediği cümle, ailemdeki kavgalar bir bir kulağımda yankılanmaya başladı, ama bu sefer bu yankıların uykumu engellemesine izin vermeyecektim. Saat akşamın 7'sine geliyordu. Annem mümkünatı yok ki, bu saatte dışarı çıkmama izin vermezdi, ama söz konusu Sara'lara gitmem olursa ses çıkaracağını düşünmüyordum. Ve burada da en samimi arkadaşımın annesiyle annemi seneler önce tanıştırmış olmanın verdiği avantaj yatıyordu. Pijamalarım yerini kalın bir kazak ve bir jean pantolona bırakırken çoktan annemin yanına inmiştim bile.
"Annem nasılsın?" Birşey isteyecek olmamı hemen anlamış olmalı ki, verdiği tepki beni şaşırtmadı. "Yine ne isteyeceksin Mira?" Masum bakışlarımı ona doğru diktim. "Az önce Sara aradı, yarına biriken ödevleri yapamamış, yardımcı olmamı istedi, burdayken elimden birşey gelmiyor, kalmaya gidebilir miyim?" Kendisine otuz saniyelik bir düsünme süresi yarattı. "Saat geç oldu, Okan ondan izin almadan gittiğini öğrenirse kıyameti koparır, ara izin al." Diğer abime nazaren daha ufak olmasına rağmen izinleri neden ondan almam gerektiğini birtürlü anlayamıyordum. Ama hemen şimdi arayıp izin istemezsem eve geldiğinde kıyameti koparacağımı bildiğim için sorun etmemeye çalışarak aradım ve on dakikalık bir çabadan sonra ikna edişlerim olumlu yönde sonuçlandı.
Üstüme ceketimi alıp evden çıktığımda ilk işim Sara'yı arayıp annem onu aradığında çaktırmamasını söylemek oldu, bu kızı çok seviyordum, özellikle de böyle günler için vardı sanırım, ilkokuldan beri hiç bıkmadan hatalarımı düzeltip beni koruyan kollayan o müthiş dost. Sultangazi gibi biryerden Kadıköy'e gitmenin biraz sıkıntı olacağının farkındaydım ama Pelin denen o kıza içimdekileri kusmadan rahatlayabileceğim de söylenemezdi.
1 bucuk saat gibi bir süreden sonra Pelin'in kaldığı yurdun önündeydim ve hemen arayıp dışarı çıkmasını söyledim. Telaşlanmış olmalı ki altında pijamaları üstünde alelacele geçirdiği belli olan hırkasıyla şaşkın bir şekilde bana baktı.
"Mira? Tatlım senin bu saatte ne işin var burada? Geleceğini de haber vermedin, Okan biliyor mu?" Tatlımmış, hah. Cidden çok güldüm, bu samimiyet ifadesi bir şaka olmalıydı. İçimdeki öfkemin gözüme yansıdığını belli eden bakışlarla ona odaklandım. "Tatlın batsın, bana tatlım deme. Bana samimiyet içeren tek bir şey söyleme!" Farkında olmadan biraz fazla bağırmıştım sanırım. "Neler oluyor Mira? Bir sorun mu var?" Bir de sorun mu var diyordu ya, daha çok gülesim geldi. "Sorun sensin. Senin hala hayatımızda oluşun. Madem Okancığını bu kadar seviyorsun hala ne diye bunca kavgaya sebebiyet veriyorsun. Çık artık hayatımızdan!"
Şaşkınlığının her kelimemde daha çok arttığını anlamam zor olmadı. Beklemediğim bir derecede bana sesini yükseltti. "Neler saçmaladığının farkında mısın Mira!?" Kendimden beklemediğim bir performansla her kelimede daha cok sesimi yükselterek tekrar lafa girdim. "Herşeyin farkındayım. Biz senin aşkın yüzünden hergün huzursuz olmak zorunda mıyız? Zamanında Oğuz abime yaşattıklarının bedelini Okan abimle birlikte oluşundan ödemek zorunda mıyız? En çok... En çokta Sevgi için üzülüyorum, kızı bile o iğrenç kavga ortamınıza katıyorsunuz ya!"
Cümlemi tamamlamama izin bile vermemişti. Şaşkınlığının alaycılığa dönüştüğünü ifade eden bir bakış attı bana. "Sen kendini çok mu akıllı zannediyorsun seni küçük sürtük! Ben abinler kadar salak değilim! Okan, Oğuz'un çektiği acıyı gördükten sonra hala onun parasını yemek için onunla evlilik hayalleri kurduğumu anlamıyorsa o abinin aptallığı, üzgünüm!"
Söylediği her kelime bir bıçak gibi kalbime saplanmıştı. Onu baştan beri sevmiyordum ama bu kadar aşağılık insanı evimize aldığımız için kendimden utanmıştım. Resmen abimlerle oynuyordu, biriyle işini bitirmişti ve şimdi sıra diğerine gelmişti. İşin en kötü kısmı da Okan'ı hala parmagında oynatıyor oluşuydu. Belki de Oğuz abimin Okan'ı Pelin'den uzaklaştırmak istemesinde gerçekten bir bildiği vardı. Kafam şimdiden içine doluşan soru işaretleriyle allak bullak olmuştu. Yüzüne tükürdüm.
"Herkes gerçek yüzünü öğrenecek anladın mı? Hem de herkes!!" Gel boğazıma yapış der gibi attığı kahkahası yüzünden kan beynime vurmuştu resmen. "İstediğini yap, bu yaşta olan sana mı, yoksa annenin de babanın da, sevgili abiciğinin de sevip saydığı bana mı inanırlar sanıyorsun? Ben yarın anneciğinle alışverişe çıkacağım, malum evlilik hazırlıklarının yavaş yavaş yapılması gerek, okulum yakında bitiyor, seninle de görüşürüz yarın tatlı şey."
Benimle dalga geçmişti, ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Gerçek yüzünü herkesin öğrenmesini istediğim düşüncelerimle Sara'nın yanına gitmek için evlerinin yolunu tuttum, sanırım kimseye birşey anlatamadığım için bu karmaşıklıkta bana en iyi gelecek kişi oydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ ÇIGLIKLAR
Mystery / ThrillerBir çıglık ne kadar sessiz olabilir? Yapayalnızken bagırıslarını kim duyabilir? Peki ya hic hayatında olmayan bir insan nasıl senin umudun haline gelebilir?