ŞİMDİKİ ZAMAN....
Koca bir 1,5 yıl. Dolu dolu geçtiği sanılan, ama aslında içi boş bir kutudan daha boş, daha anlamsız olan. Bu 1,5 yılda ne değişti diye sorsalar vereceğim cevaplar belli sanırım. Hissizleştim, yıkıldım, üzüldüm, hep varken her an yok olduğumu hissettim.
Sara ve Ada'dan başka kimse anlamadı beni. Sara hep vardı, hep var. Ada'da hep yanımdaydı ama iki sene önce babasının işleri bizim yaşadığımız şehirleri ayrı düşürtmüştü. Sara'da ben de ona ihtiyac duymuyoruz, onu yanımızda aramıyoruz desek yalan söylemiş oluruz. Sırf duyduğumuz ihtiyaçlar için bir hedef belirlemişizdir belki de. Herhangi bir şehirde aynj üniversiteleri kazanmak. Ve sanırım üçümüzün de ailesinden biraz uzaklaşmaya ihtiyacı var. En azından kendi adıma konuşmak gerekirse, ben bu evde daha fazla ne kadar durabileceğimi bilmiyordum.
Herkes gençlik yıllarını dolu dolu geçirirken ben bir kuyunun en dibine batmış haldeydim, daha ne kadar dibe batabilirim dedikçe o diplerin daha derinlerini görmeye başlamıştım. Tam 1,5 sene önce evde yaşanan o günden sonra Sevgi hariç evdeki hiç kimseye tek kelime etmemiştim, çünkü onların gözünde ben hatalı, suçlu, yalancının tekiydim. Onların dertleri yetmiyormuş gibi bana da işin aslını bilmeden bütün damgaları bastılar.
Eğer Sara ve telefonda konuştuğum Ada'da olmasa kesin asosylallikten ölmüş olurdum şimdiye kadar. Gerçekten hayat çok yorucuydu, ve ben artık hiçbir şeyi kaldıramayacak kadar bitkin bir haldeydim.****************************
Salondan bir ses duyuldu. "Mira hemen buraya gel, konuşacağız, acele et" Bir hışımla Okan'ın yanına indim. "Ne var abi birşey mi oldu?" Sinirli bakışlarını bana dikti, henüz ne olduğuna anlam verememiştim. "Sen ne cürretle Pelin'in yanına gidip onu tehdit edersin?" Evet, sanırım kızın abimi benim üstüme oynayıp kandıracağı ihtimalini hesaba katmamıştım.
"Ben? Pelini? Tehdit etmişim?" "Evet kendisi anlattı, anlatmayacaktı ama o kadar kötü bir haldeydi ki zorla anlattırdım, sen kızı tehdit etmişsin, o kızcağız hala seni korumaya çalıştı. Hem sen dün bana Sara'lara gideceğini söylemedin mi!? Hem yalan hem saygısızlık birarada, biz seni böyle mi yetiştirdik?" Üstümde zerre emeği geçmeyen, abim bile diyemediğim Okan'ın babammış gibi konuşması da ayrı bir ironi tabii.
Pelin hanımın da işi gücü yok, gitmiş hemen abime yetiştirmiş, hayır doğruları söylese gam yemeyeceğim, birde sallamışta sallamış. Abimde taka taka benim söylediğim yalana takmış. "Neden olayları benden dinlemeden önce direk o kıza inanmayı tercih ettin?" Ağlamak istiyordum ama güçlü duracaktım, hele de Sevgi bu sahneyi izlerken ağlamak diye birşey söz konusu bile olamazdı. "Neyini dinleyeceğim senin ufaklık? Daha yaşın kaç başın kaç ne bokuma burnunu sokuyorsun?"
Annem oradan öylece bizi izliyordu, insan bir sakinleştirmeye çalışırdı yahu. "Abi bak o kız sandığın gibi biri de.." Daha cümlemi tamamlamama bile izin vermemişti. "Mira, sınırlarını çok aşıyorsun. Pelin'i baştan beri sevmiyor olabilirsin, ama bu bizi ayırabileceğin lüksünü taşıdığını göstermiyor." Ah benim salak abim, bana savunduğu kızın sevgisinin bir gerçekliği olsaydı keşke.
Daha ben açıklama yapmadan her kelimede sesini daha fazla yükselterek daha çok bağırmaya başladı. "Hep Oğuz sokuyor bu saçma şeyleri kafana değil mi? Git Pelin'le Okan'ı ayır, ben Pelin'i elde edemediysem o kimsenin olamaz diyor değil mi, lanet olası herif!" İşte bu laflardan sonra beynimden vurulmuşa dönmüştüm.
![](https://img.wattpad.com/cover/34105664-288-k359064.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ ÇIGLIKLAR
Mystery / ThrillerBir çıglık ne kadar sessiz olabilir? Yapayalnızken bagırıslarını kim duyabilir? Peki ya hic hayatında olmayan bir insan nasıl senin umudun haline gelebilir?