Tonlarca Ağırlıkta Sorular

555 19 8
                                    

Hayır.

Şimdi olmaz Canan.

Anne!

Ambulans!

~
Y

Bir ay.Bugün hayatımızı kökünden değiştiren, kendimizi annemin en korkulu rüyalarında bulduğumuz günün üzerinden tam 1 ay geçmiş oldu.Düğünün hepimizde yarattığı heyecan ve mutluluk bulutları, İstanbul yolunda üzerimize yağan mermilerin sesiyle dağıldı.Sanki içinden çıkılmaz bir döngü gibi her an zihnimde tekrarlayan o gün bizi bir anda, annemin yıllarca kaçtığı, ne olursa olsun uzak tutmaya çalıştığı dünyanın tam ortasına attı.Sonrasında ise derin bir sessizlik içerisinde geçen günler artık neler olacağını kimsenin kestiremediği bir dönemin başlangıcının habercisiydi.
...

- "Yağmur! Hadi geç kalacağız."

Annemin sesini duyunca yavaşça doğruldum.Hiç başlamak istemediğim bir gün daha.Elimi komodinin üzerindeki telefona uzattım.Bomboş.Yine ne bir arama ne de mesaj vardı.Kendimi zorlayarak yataktan kalktım ve aşağı indim.

- "Ben gelmesem olmaz mı ya anne? Valla kendimi hiç iyi hissetmiyorum."

"Olur mu hiç öyle şey? Bak teyzenler bizi bekliyor hala." Dedi annem bakışlarını sertleştirerek.

Israr etmemin faydası olmayacağını anlayıp kahvaltı masasına uzandım.Ağzıma bir şeyler attım ve hızlıca merdivenlere yöneldim.

- "Yağmur! Otur doğru düzgün kahvaltını yap.Kaç gündür hiç bir şey yediğin yok zaten."

- "Canım istemiyor anne.Hazırlanıp geliyorum beş dakikaya buradayım."

N

- "Nazz! Hadi ama."

- "Geliyorum."

Yatağın üzerindeki çantayı alıp salona indim.

- "Nasıl olmuşum?"

"Başlatma şimdi nasılından.Yürü geç kaldık zaten." Dedi bir eli açmak üzere kapının kolunda beklerken.

"Uff tamam annee." diyip bahçeye doğru peşine takıldım.Babamın mekanın açılışı için tüm aile saat on gibi toplanmamız gerekiyordu.Yani bundan yarım saat önce...

~

Bizimkiler hazırlık telaşı içindeyken, camın kenarında dalgın dalgın dışarıyı izleyen Yağmur'a doğru yanaştım.

- "Kuzi, nasılsın?"

- "Bilmiyorum Naz.Artık nasıl olduğumu bile kestiremiyorum."

Duymayı beklediğim ama hiç istemediğim cevabı alınca yavaşça koluna dokunarak
"Biraz hava almaya ihtiyacın var bence.Gel yürüyelim biraz."dedim.

"Baba biz sahile gidiyoruzz."Cevabı beklemeden Yağmur'u mekandan çıkardım.Adımlarımız sahile doğru yönelirken ikimizin de aklında taşıdığı tonlarca ağırlıkta sorular olduğuna emindim.Ve onun da en az benim kadar cevaplara ihtiyacı olduğunu biliyordum.Ama önce belki de o günü konuşmalıydık.

"Biliyorum tahmin bile edemeyeceğim şeylerin ortasında kaldın.Ama ben artık senin iyi olmanı istiyorum."dedim sakince.

- "Ben de istiyorum bunu ama zaten durup düşünmem gereken bir sürü şey varken sürekli başka bir koşuşturmacanın içerisinde buluyorum kendimi resmen.Beni kendi halime bıraksalar bi."

"Haklısın.Ne yapmak istersin?Gelip bizde kalsana biraz."dedim reddedeceğini bile bile.

- "Yok ya Naz.Bir de senin modunu düşürmeyi hiç istemiyorum şu halimle."

"Saçmalıyorsun da yine de üzerine gelmeyeceğim."diyerek geçiştirdim aklımdaki sorulardan bir başkası dilimin ucunda nasıl soracağımı bilemediğim bir haldeyken.Defalarca evirip çevirip fayda etmeyeceğini anladığım anda hızlıca

"Hala yok mu bir haber?"diyiverdim.

"Yok."dedi kafasını çevirmeden.

Bir aydır ne Akgün'den ne de Soner'den haber yoktu.Düğündeki vedasından sonra buna şaşırmamam gerektiğini biliyordum.Ama bir yanım sonumuzun böyle olacağını kabullenemiyordu.Bu bir ay boyunca ne kadar çok düşünmüştüm tekrar karşılaşacağımız günü kim bilir.

"Özür dilerim onlar gibi olamadığımız için."

Aklımda dönüp duran bu cümle beni her seferinde yerle bir etmeyi başarıyor.O değişmek için uğraşıp elinden geleni yapmıştı.Bense hiç bir zaman yetinmeyip sadece 'normal' kalıbına sokmaya çalışmıştım onu.

"Ne bekliyordun!"
"Hayatı bu kadar zorluklarla geçmişken, başka bir yaşam ihtimali düşüncesinin onu kurtarabileceğine nasıl inandın?!"

Ne kendime ne de ona olan kızgınlığım bir an için bile geçmek bilmiyor.

Y

Naz'ın son sorusuyla birden ikimiz de sessizliğe gömüldük.Sürekli düşünmeyi ertelediğim bu konu tekrar su yüzüne çıktı.

"Akgün nerede?"

İlk günlerdeki, yanımda olmayışının verdiği öfkenin yerini zamanla endişe ve korku almaya başlamıştı.Artık ise sanki günler geçmek bilmiyor.Tek bir haber alabilmek için dört gözle telefon beklemekten, gittiğim her yerde sanki bir anda karşımda onu görecekmişim gibi çevreme bakınmaktan yoruldum.Biliyorum o iyi değil ve benim ona ulaşmam gerekiyor ama elimden hiç bir şey gelmiyor.

Son YazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin