Kitabın türkçe çevirisinde adı göz (nedenini anlamış değilim) orijinalinde ise Carrie.
Carrie okunması kolay ve akıcı bir kitap. Okuduğum e kitap tam metin miydi bilmiyorum, tam metin olarak değerlendirirsem kitapta olay çok azdı. Kitabın konusu "telekinetik bir kızın intikamı" olduğu için ilgimi çekmişti ama kitapta telekinezi açısından doyurucu bir şey yoktu.
Telekinezi gücünün genetiğe dayandırılması ve bunun açıklanması güzeldi. Bir de kitabın sonlarına doğru Carrie'nin zihninin mahalledekiler tarafından hissedilmesi (insanların Carrie'yi tanımadan yaptıklarını bilmesi ve Carrie'nin düşüncelerini fark etmesi) benim hoşuma gitti.
"Ben buraya seni öldürmeye gelmiştim, anne. Sense beni öldürmek için burada bekliyordun. Ben... Bu ne biçim iş anne? Bu ne..."
Kitap telekinezi açısından ne kadar doyurucu değilse psikoloji açısından da o kadar doyurucuydu. Carrie'nin ölürken katilini -annesini- sayıklaması, baş kaldırışının bir hata olduğunu düşünmesi...
Carrie, dışarıdaki dünyaya o kadar yabancıydı ki kafesini sevebilirdi.
Olayların (Carrie'nin gücünü fark etmesi ve başkaldırması) Carrie'nin ergenliğe girişinden sonra gerçekleşmesi güzeldi.
Kitabın din eleştirisi ağırdı (hristiyanlık üzerine ama hristiyanlığın islamla benzerlikleri olduğu için rahatsız olabilirsiniz.) ama bunu din eleştirisi olarak algılamak yerine (belki ben din eleştirisi olarak algılamakta hatalıyımdır) karakter eleştirisi olarak algılayabilirsiniz.
İyi ki okumuşum dediğim bir kitap değildi, bana çok bir şey katmadı ama yukarıdaki alıntıyla karşılaşmak için yeniden iki günümü feda edebilirdim belki.
Kitabın birden fazla film uyarlaması varmış (Kitapla uyuşmayan en büyük yanları Carrie'nin filmlerde güzel olması sanırım. Oysa kitapta Carrie sadece balo gecesi güzeldi.) Pek sanmıyorum ama belki son çıkanı izlerim. Medyaya 1976 filminden bir kare koyayım. (Medyaya koyduktan sonra hemen galeriden silmeliyim)