DAVA

50 50 2
                                    

"Siz, çiftlik sahibi Maksimof u sopayla dövmüşsünüz ve bunu sarhoşkenyapmışsınız. Bu durumda soruşturma yapılmaktadır. "Yalan söylüyorsunuz! Benömrümde o Maksimof u bir kez dahi görmedim. ""Bana bakınız, şunu size bildireyim ki, ben polis amiriyim ve siz, o biçimsözleri bana değil, uşağınıza söyleyebilirsiniz."Çiçikof, Nozdref in vereceği cevabı beklemeksizin hemen şapkasını aldı, polisamirinin arkasından geçerek aşağı indi, arabasına atladı ve Selifan'a arabayıdörtnal sürmesini emretti.

Bizim kahraman müthiş bir korkuya tutulmuştu. Arabasının süratle gitmesine,Nozdref in köyü çoktanberi gözden kaybolmuş bulunmasına rağmen Pavelİvanoviç, takip edildiğini sanarak ikide bir korkuyla arkasına bakıyordu.Güçlükle nefes alıyordu; elini kalbinin üzerine koyunca, bir kafestehapsedilmiş olan zavallı bir kuşgibi yüreğinin şiddetle çarptığını hissetti. Kendi kendine: "Vay canınayandığım! Kuduz herif, ödümü patlattı!"diye söylendi ve yavaş sesle Nozdrefe birçok küfürler savurdu, lanetleryağdırdı. Hiddeti son derece artmıştı; olayın epey haydutvari bir şey olduğuinkâr edilemez bir gerçekti. "Eğer o polis müdürü yüzbaşı gelmemişolsaydı, şimdi belki ben de öbür dünyayı boylamış olurdum; varissiz,müstakbel çocuklarına servet ve şerefli bir isim bırakmaksızın suyun içindekihava kabarcığı gibi kaybolup gidecektim" diye mırıldandı.Arabacı Selifan da düşünüyordu:"Ne adi adammış o! Ömrümde böyle bayağı bir adam görmedim; suratınatükürülecek herif!.. Kepaze, bana yemek vermemelerini emretmek gibinamussuzca bir harekette bulundu; beygirlere de yarı aç yarı tok denecek kadarot verdirdi..."Beygirler de Nozdref hakkında iyi fikir beslemiyorlardı. Üç beygir deneşesizdiler. Gerçekten de, sık sık adi cins yulaf yiyorlardı ve Selifan, onlarabu yulaftan verirken kendilerini itip kakıyor, hırpalıyordu, ama yine iyi kötüyulaf yiyorlardı. Halbuki Nozdref in ahırında ottan başka bir şeyyetmemişlerdi... Hepsi de, insanlar ve hayvanlar, öfkeliydiler.Fakat ani bir ©lay, umulmadık bir şekilde bu neşesizliğe son verdi. Altı beygirkoşulu bir araba şiddetle çarpar çarpmaz, bayı da, arabacısı da, beygirler dekendilerine geldiler. Bu anda, kadınların savurdukları tehditler, feryatlar,küfürler, Selifan'ın kulaklarında müthiş yankılar meydana getirdi. Bundanbaşka, o arabanın arabacısı da: "Hayvan herif! Sana sağa dönmenisöylemiştim; mutlaka sarhoşsun!" diye bağırdi. Selifan, o zaman dalgınlığını anladı; fakat, Ruslar, yabancıların yanındasuçlarını asla itiraf etmek istemediklerinden, Selifan da daha fazla bağırarakcevap verdi:"Hayvan asıl sensin!.. Gözlerin kör mü? Nereye gittiğinin farkında olmadan birsersem gibi arabayı sürüyorsun! Herhalde, bir meyhanede, gözlerini şişeniniçinde bırakmış olmalısın!"Sonra, Selifan, beygirleri birkaç adım gerileterek arabayı kurtarmak istedi;çünkü, her şey birbirine girmiş, karışmıştı. Bakla kırı beygir, kendisine sokulanyeni dostlarını sevinçle kokluyordu.Arabada bulunan kadınlara gelince, bunların da yüzlerinde büyük bir korkuifadesi vardı. Bunlardan biri ihtiyardı; diğeri ise on altı yaşlarında görünen birgenç kız olup güzel saçları, beyaz, parlak, sevimli bir küçük çehreyiçerçeveliyordu. Şeffaf ince kulaklarından, pembe ılık bir ışık geçiyordu:Aralık duran dudakları korkusunun derecesini gösteriyordu; gözleri deyaşlıydı. Şahsında öyle bir güzellik ve cazibe vardı ki, meydana gelen durumatamamıyla kayıtsız kalan bizim kahraman, kızı birkaç dakika seyretti. Yabancıarabacı:"Ne duruyorsun be! İhtiyar Nijninovgorod kargası herif! Haydi, çek arabanı!"diye bağırdı.Selifan, dizginleri kuvvetle kendine doğru çekti; öteki de aynı şekilde hareketetti. Beygirler önce gerilediler ve sonra tekrar ilerlediler. Araba oklan, vekoşumlar yine birbirlerine karıştı.Bu olay, bakla kırı beygirin pek hoşuna gitti ve arabacısının emirlerine itaatetmek istemedi; burnunu yeni dostunun başına dayayarak ona pek tuhaf birşeyler fısıldamış olmalı ki, o da memnuniyetini ifade etmek için kulaklarınısalladı. Yakında bulunan köyün, bu gürültüyü işiten halkı hemen koşupgeldiler. Bu tür sahneler, Rus köylülerine, kulüplerin ve gazetelerin Almanlar'averdiği aynı zevk ve neşeyi verirler. Bu sebeple, arabaların etrafına azzamanda bir sürü insan toplandı.

ÖLÜ CANLAR (KLASİK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin