two

2.4K 333 350
                                    

pov felix

Benim eski anılarım. 

Ben hatırlıyorum... hastaneler, doktorlar, muayeneler. Ben kırılmıştım. Doktorlar beni düzeltmeye çalışıyorlardı. Benim ailem bende neyin yanlış olduğunu açıklamaya çalıştı. Onlar beni diğer insanlardan farklı kılan şeyleri açıklamaya çalıştılar. Ben anlamadım. Doktorların beni düzeltemeyeceklerini kabul ettiklerini duydum. Onlar dedi ki, ben asla normal bir kişi olamazdım... ya da asla normal bir yaşam yaşayamazdım. Ben büyüdükçe neyin yanlış olduğunu anlamaya başladım. Ben diğer çocukların mutlu, üzgün, sinirli olduklarını gördüm... ama ben asla böyle şeyler hissetmedim. Ben sadece boşluk hissettim. Çukur, tamamlanmamış. Babam umutsuzca bana yardım etmek istedi ama benim annem hiç babam gibi değildi. O benim için hiç endişelenmedi. O dedi ki o bir çocukken de benim gibiymiş. 

O bana dedi ki, bir gün özel biriyle tanışacakmışım. Kendimi tamamlanmış hissetmemi sağlayacak biriyle tanışacağımı söyledi. Benim babam annemin sözlerini dinlemek istemedi. O dünyadaki her şeyden daha normal bir çocuk istedi. Beni mutlu etmek için her şeyi denedi. Ama, hiçbir işe yaramadı. Ben asla mutlu hissetmedim... ama acıma hissettim. Bu üzgün adam için acıma hissettim. Ben babamın daha fazla endişelenmesini istemedim... ve bu yüzden ben de diğer çocuklar gibi davranmaya başladım. Normal gibi davrandım. Babam mutluydu. Sonunda normal bir aile olmuştuk. Ama... bence o biliyordu. Kalbinin derinliklerinde, benim rol yaptığımı biliyordu. Okuldayken diğer çocuklar bana kötü davrandı. Bana zorbalık ettiler çünkü ben onlara göre tuhaftım. Fark ettim ki eğer normal bir şekilde muamele görmek istiyorsam onlar gibi davranmak zorundaydım. 

Normalmişim gibi davrandım... ve zorbalık, durdu. Her şey kendimi zorlarsam daha kolaydı, bunu öğrendim. Ben insanlara arkadaşmış gibi davrandım. Hobilerim varmış gibi, trajedi vurduğunda umursuyormuş gibi davrandım. Ama hepsi sahteydi. Büyüdükçe bu duruma karşı içerlendim. Hayatı deneyimlemek istiyordum. Her şeyi denedim. Sadece bir şey hissetmek için... ama, hiçbir şey işe yaramadı. Ne yaptığımın önemi yoktu, ne kadar aşırıya vurduğumun önemi yoktu... ben bir şey hissedemedim. Annemin tavsiyesi her zaman aynıydı. Biriyle tanışacaktım. Bu sözler hakkında her zaman düşündüm. O benim ileriye bakmam için tek şeydi. Benim yaşamam için tek nedendi. Beni kurtaracak kişiyle tanışmak... beni düzeltecek... beni tamamlayacak. Sonra... bir gün...

Onu buldum.

Ben onu kaybetmemeliydim. Onu korumalıydım. Onu benim yapmalıydım. Onu başkasının benden almasına izin vermemeliydim. Benim ona ihtiyacım var. O, her şey. O her türlü fedakarlığa değer. Hiçbir şeyim önemi yok. Hiç kimsenin önemi yok. O... benim olacak. Başka seçeneği yok.

Okul koridorlarında öylece yürüyorum. Bir amaç beslemeden, sadece belki ona tekrar rastlarım diye tüm katlarda dolaşıyorum. Derse kadar beklemek istemiyorum çünkü beni rahatsız eden bir şey var. Bu şeyin henüz ne olduğunu bilmiyorum fakat bulacağım.

Giriş kattaki kapıdan bahçeye çıkacağım sırada yanda duran pankartlar dikkatimi çekti. Adımlarımı durdurup kağıtlara yaklaştım. Dün sınıfa gelen kızın fotoğrafı. Üstünde ise abartılı, şaşaalı hoşgeldin yazıları. Hoşuma gitmedi, bağdaştıramadım nedenini. Sadece kağıdı yırtıp atmak istemiştim o an. Boş vererek döndüm ve bahçeye çıktım. Orta bahçedeki çeşmeye ilerliyordum. Süs havuzunun etrafına toplanmış arkadaş grupları konuşuyorlardı. Fakat benim dikkatimi çeken onlar değildi. Dikkatimi sadece orada oturan ve kitabını okuyan Hyunjin çekti. Saçları önüne geliyordu, okuduğu şeye ne denli odaklanmışsa yüzünde ufak bir tebessüm vardı.

Olduğum yerde kalakaldım. Ayaklarım düğüm olmuş gibiydi. O harika gözüküyordu. Tüm dünya sessizliğe bürünmüş, etraftaki sesler yok olmuştu. Tek görebildiğim oydu. Beni bu halimden ise gürültülü bir ses ayıltmıştı zaten. Birkaç sesli alkış sesi ve tezahürat.

"Amy geldi! Millet Amy geldi!" diye bağıran aptala bir göz atıp bahçeye giren kıza baktım. Yanında birkaç kız ile sinir bozucu bir gülümseme takınmış, el sallayarak buraya geliyordu. Nasıl görünüyorum bilmiyorum ama bana bakınca garipser gibi olmuştu.

Dünyamın dönmeyi tamamen bıraktığı an, yer çekiminin yok oldu an... Hyunjin'in yeni kıza el salladığını gördüğüm andı. Kocaman gülümsüyordu. O saniyeler içimde yaşadığım şok nefesimi kesmeye yetti. Bunca zaman kurduğum hayalleri, yaptığım planları, hayatımı mahvedecek bir tehlike gözümün önünden sıyrılıp onun yanına gitti ve oturdu. Yan yana oturup konuşmaya başladılar. Hayatımı kurtaracak kişiyi benden uzaklaştırmayı saniyeler içinde başarmıştı.

Belki de kanımı donduran şey bu değildi. 2 yıldır yanında olmama rağmen bana bile böyle gülmeyen Hyunjin'in bir gün önce gelen bu kıza böyle gülümsemesiydi belki. 

Onun sonunu getirmem gerekiyor. Hyunjin'i benden almasına izin vermeyeceğim.

-girişi yanderenin orijinal introsundan aldım, açıkçası diğer kısımları yazarken de ne kadar üzücü ama bir o kadar da ürkütücü olduğunu fark ettim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-girişi yanderenin orijinal introsundan aldım, açıkçası diğer kısımları yazarken de ne kadar üzücü ama bir o kadar da ürkütücü olduğunu fark ettim.

yandere | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin