Sevilmek... yaşamım boyunca beklediğim şeydi. Kenarda durup toz tutan bir oyuncak gibi eskimek istemedim. Ben sevilmeyi tıpkı bir şey hissetmeyi olduğu kadar çok istedim. Kendimi zorla sevdiremeyeceğimi söyleyen aileme karşı kulaklarım hep kapalıydı. Denemeden... bilemezdik öyle değil mi? Ben sevilmeyi o kadar çok istedim ki, o beni sevsin diye önüme geçen kızı öldürme kararı aldım.
O hayatıma girdikten sonra korkuyu ilk kez tattım. Ama başıma gelecekler ya da farklı bir şey yüzünden değildi bu. Onu kaybetmek, onun başkasına gitmesi beni korkuttu. Bu hissi hiç sevmedim. Belki de bir şey hissetmemek o kadar kötü değildi hatta. Ama konu o olduğunda, onun bana yaşattığı duygulara bağımlı oldum.
Şu an sırtımdan sarkan okul çantam ile bahçede dolanıyordum olduğum yerde. Bekliyordum, olacakları. Zevk alarak onun nasıl rezil olduğunu izlemeyi bekliyordum. Hyunjin bahçe kapısında onu bekliyordu. Bu sırada harika görünüyordu. Gözlerimi ondan alamadım. Benim karşı koyamayacağım tek şey onun güzelliğiydi. Önünde eğileceğim bir güzelliğe sahipti. Bu güzellik benden başkasının olamazdı. Kimse onu hak etmiyor bile, o beni hak ediyor.
Amy binadan çıkıp yüzündeki telaşlı ifade ile onun yanına ilerlemeye başladı. Kitabı arkasında birleştirdiği ellerinin arasında sıkıca tutuyordu. Kalbinin yerinden çıkacak gibi attığına yemin edebilirim. Bunu yaşamasını istedim sadece. Elinden bir şey gelmese bile onu kaybetme korkusunu yaşamasını istedim. Benim yaşadığım gibi, canı yansın istedim ve başarmış gibiydim. Hyunjin onu görünce gülümsedi ve el salladı. Neden beni görünce el sallamıyorsun Hyunjin? Çirkin miyim?
Önüne geçti, yüzünü kaldırıp onun yüzüne bakamıyordu bile. Duyamıyordum belki onları ama dudak okumada harikaydım. Hyunjin nesi olduğunu sordu, ve o ise kekelemekten cevap veremedi. Yüzü kırmızının her tonunu deneyimledi.
Ben ise orada dikiliyor ve gülümsüyordum. Yüzümdeki büyük gülümseme daim sürecekti.
Kitabı ona gösterdi Amy, Hyunjin önce kitaba baktı ve derin bir nefes verdi. Karşısındaki kıza bakıp bunun nasıl olduğunu sordu. Verecek cevabı bile olmayan ucube sadece aynı şeyleri söylemeye devam etti. Bu hali o kadar hoşuma gitmişti ki, yüzündeki o utanç beni çok tatmin etmişti. Hyunjin'in morali o kadar bozulmuş görünüyordu ki kızın kafasını duvara sürtmek istedim. Bugünü harika yapan bir diğer şey yaşandı. Hyunjin ona bakmadan ve kitabı almadan çekip gitti. Günüm gündü. Artık mutluydum ve aşkım o kadar yerinde tepiniyordu ki kıza bir göz atıp eve gittim. Kendimi odama kapattım.
Hiçbir şey yapmadan direkt olarak çalışma masama oturdum ve en sevdiğim defterimi çıkardım. O kadar dolmuştu ki bu defter yenisi gerekecekti. Boş bir sayfaya ulaşınca elime kalemimi aldım. Gülümseyerek yazmaya başladım.
Madde 9536: Beraber tarih kitabı oku.
Yazdığım kısa ama benim için kainata bedel cümleye tekrar gülümsedim. Bunu yaşamadan ölmek istemiyorum.
Daha sonra ise kafamda kurduğum senaryoları harekete geçirmek için ilk hamlemi yaparak İnfo'ya yazdım.
Yeni bir okul forması gerek.
Temiz olsun.123*****: Pekala, yarın sana ulaştırırım.
Ancak alakasını anlamadım?
Üzümünü ye bağını sorma İnfo.
123*****: Pekala Felix, sen bilirsin.
Buraya kadar bir şeyler planlamıştım ama buradan sonrasını hiç planlamadım- sadece finali planladım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yandere | hyunlix
FanficFelix, Hyunjin'in etrafındaki herkesi teker teker öldürecek kadar takıntılıydı. psycho, yetişkin içerik, olumsuz davranış!