Çalıların arkasına oturmuş az önce fırından yeni çıkmış poğaçamı mideye indiriyordum. Kaan az önce buraya saklanmamı tenbihlemişti. Sanki karşısındaki bir çocuktu. Son lokmamıda ağzıma atarken Kaan'ın bağırışmalarıyla çalıların arkasından hışımla çıktım. Elindeki kolyeyi sallayarak "Cansu koş." diye bağırıyordu. Birde pişmiş kelle gibi sırıtıyordu. Çalıların arkasından koşarak Kaan'a yetiştim bende.
"Bakayım bir." deyip elindekini kaptığım gibi uzaklaştım ondan. Benden bi hayli hızlıydı ama şansımı deniyordum işte. O ise bilerek yeniliyordu. Şaşırtmak için anice bir duruş yaptım, hızını alamamış olacak ki bana çarparak yere kapaklanmamıza neden oldu. bu ani düşüşün etkisiyle bir kahkayı patlattım bende.Adım Cansu. Annem ve babamı hiç görmedim. Oldum olası Kaan'la yaşıyorum. Kaan kim? Bilmiyorum, bilmiyorum derken bir kan bağımız yok.
Biz karnımız ağrıyana kadar gülerken başımıza toplanan çocukları fark etmemişiz. Bize daha hiç gülen insan görmemişler gibi bakarken bizse hala yerde kıvranıyorduk. Neydi komik olan, aa evet doğruya muhteşem düşüşümüz. En sonunda kahkalarımız durulurken çocuklarda dağılmıştı. O sıra koşuşumuzla unuttuğum kolyeyi hava kaldırdım ve nasıl bir şey olduğuna baktım. altın bir zincirin ucunda kalın harflerle yine altın la yazılmış Cansu ve Doruk vardı. Ne tesadüf! Cansu ve Doruk yazılarının arasına konulan küçük bir kalp ile uyum sağlanmıştı.
Kaan'a 'yine mi çaldın' bakışlarımı fırlatırken kolyeyi elimden kaptı ve ekledi. "Evet ne olmuş. Paraya ihtiyacımız var kızım."
Evet doğru duydunuz, geçimimizi bir şeyler çalarak kazanıyorduk, daha doğrusu o çalıyordu. benim garsonlukla kazandığın para kiramıza bile yetmiyordu.
Evet bu kadar kısa olmasının nedeni tanıtım olması tabii ki gençler. Neyse bu yayınladığım ilk hikayem, yorumlarınızı eksik etmeyin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Hırsız
Teen FictionAilem yok, doğruyu yanlışı öğretecek kimsem yok. Peki bunun sonucunda fazlaca yanlışımın olması muhtemel değil mi?