Eveet beklenen Doruk multimediadaaaa.
Neyse hikayemize dönelim, nerde kalmıştık...Çalıştığım kafede garsonluk yapmak yerine, sabahları okula gitmeden önce kahvaltı yapan, sabah koşusundan sonra mola için gelen, kitabını bir kahve eşliğinde okuyan, arkadaşlarıyla birlikte burayı mesken eden biri olmak istemiştim hep. Yada annesiyle muhabbet etmek için gelen biri...
Sonuncusu asla olmayacak bir şeydi. 3yıl önce vazgeçmiştim onları aramayı.Diğer maddelerinde mümkün olmayacağı kesindi artık. Hep garson kız olarak kalacaktım burada. Ama yine seviyordum burayı. Yinede kopamıyordum. Burası artık ekmek teknem değil, ikinci evimdi. O kadar sıcak, okadar yakındı bana.
İkinci evimde, üstümde önlüğüm Doruk'un kömür karası gözlerine bakıyordum. Bu şaşkınlığına anlam verememiştim. Aykut Duran denen adamı tanıyor gibiydi.
Sandalyesini geri itti, kolumu tutarak kızdan uzaklara çekiştirdi.
"Emin misin bu isim olduğuna." dedi kısık bir şekilde.
"Evet eminim, Kaan öyle dedi."
O sırada masadaki kız el sallayarak, "benim işim çıktı Dorukcum. Sonra görüşürüz." dedi ve çıktı.Dorukcum?? Cum..
Ne düşündüğümün farkına varınca saçma bir şeye takıldığımın farkına vardım. Hem bananeydi. İster sevgili olsun, ister arkadaş. Kolyeyi bulduğumuz da Doruk'u bir daha görmeyecektim ki zaten.Doruk'un kolumu sarsmasıyla gerçek dünyaya döndüm.
"Tanıyor musun?" Dedim masaya tekrar otururken. Rahattım çünkü bu saatlerde kafe durgun olurdu."Evet" dedi burnundan soluyarak.
"Nerden?" Dedim daha fazla şey öğrenmek için."Uzun hikaye. Annemin eski kocası olduğunu bil yeter."
"Nasıl alacağız kolyeyi." dedim bir takım ruhuyla.
"Ben alacağım. Sen adamları oyalayacaksın."
Ne demek istiyordu. Nasıl oyalayacaktım ki.
"Nasıl?" Dedim meraklı bir şekilde.
"Yarın öğrenirsin. Bugün izin al. Yarın seni saat 10da evinden alacağım." dedi ve çıkıp gitti.***
Sabah olunca Kaan'ın çoktan gitmiş olduğunu görünce bir oh çektim. Doruk la böyle bir işe kalkıştığımızı görünce küplere biner, asla izin vermezdi.
Duş aldıktan sonra saçlarımı kurutuyordum ki kapı zilinin çalmasıyla kurutma makinasını yerine koydum ve kapıya yöneldim.
Doruk olmalı, diye geçirdim içimden.
Tahmin ettiğim gibi Doruktu. Kapıyı açtığımda rahatlıkla içeri girdi ve kendi evi gibi yayıldı.Ne yapıyorsun sen bakışımı atınca sonradan fark ettiğim poşeti önüme koydu.
"Planımız, sen onları oyalarken bende kolyeyi arayacağım."Poşetin içindekilere gözüm kaydı. İçinde kıyafet vardı.Elime geçen ilk parçayı havaya kaldırdım. Kot şorttu. Daha kısa olamazdı heralde. Bir karış kadar boyu vardı.
"Bunlar ne Doruk?" Dedim ne yaptığını anlamaya çalışarak.
"Onlar senin. Bu üstündekilerle onları oyalayabileceğini mi sanıyorsun?"
Demesiyle üstüme baktım. Ne vardı ki halimde.
"Ben bunları giymem." dedim shortu poşete geri koyarken."Bunu bana borçlusun. Hadi fazla vaktimiz yok üstünü değiştir de gidelim."dedi umursamazca.
Pes ederek ayaklarını sürüye sürüye odama gittim. Arkadan Doruk'un kıkırdamaları duyuluyordu.
Kot short ve yanındaki diğer kolsuz salaş bluzu geçirdim hemen üstüme. Boşette makyaj aletleri bile vardı. sadece kalem ve ruj sürdükten sonra aynada kendime baktım.Hayrete düşmüştüm. Başka kıyafetlerle bu kadar değişemezdim. Sırtına gelen saçlarımı açtım ve salık bıraktım.
Vücudumun bu kadar düzgün olduğunu bile bilmiyordum. Çok hoş gözüküyordum şuan.
Saçımı düzelttikten sonra salona geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Hırsız
Novela JuvenilAilem yok, doğruyu yanlışı öğretecek kimsem yok. Peki bunun sonucunda fazlaca yanlışımın olması muhtemel değil mi?