İsim Koyma Arzusu

761 104 371
                                    

Yıllar önce iki insan yaşarmış. Öyle çok yıllar önceymiş ki henüz Amerika kıtası keşfedilmemiş, yazı bulunmamış, demir işlenmemiş ve hatta ikinci devir insanlarının avcılıktan haberi yokmuş. Bu iki insan, uzaylıların Dünya'yı istila edip tüm birinci devir insan ırkını katletmesinden de önce yaşarmış. (Adem ve Havva hariç, onlar kaçmayı başardılar ve ikinci devir insanlığı başlattılar. Sorsanız Tanrı sayesinde derler.)

O zamanlar insanlar için yaşamak çok fazla karışık değildi. Tehlikeli hayvanlardan kaç, meyve topla, seks yap, bir şeyler çiz ve konuş. Tüm gün boyunca yaptıkları bunlardı. Henüz insanlık konuşmaya başlayalı çok olmadığı için hala adlandırmadıkları birçok kelime vardı. Jimin ise çevrenin en iyi adlandırıcısı olarak bilinirdi. Jungkook ile çevrede dolaşırken birden yeni bir şey fark ederdi ve ona isim koyardı. Geçen günlerde yine Jungkook ile dolaşırken ağacın çıkıntılarına 'dal' diyivermişti ve Jungkook oracıkta heyecandan bayılacağını sanmıştı, nasıl birden aklına gelmişti ağacın çıkıntısına bir isim koymak! Jungkook kırk yıl düşünse bunu akıl edemezdi. Heyecanla koştur koştur etraflarına kabilelerini toplayıp anons ettiler: "Bundan sonra bunun adı daldır!" Kimse de sorgulamadı. Zaten böyle şeyler pek sorgulanmaz. Nesneyi gösterirsin, adını söylersin ve orada iş biter. Asıl tartışma soyut kavramları adlandırırken çıkar.

Bazen komşu kabilelerden kelimeler öğrenirlerdi. Duyduklarına göre komşu kabilenin en baba kelimecisi Namjoon mutluluk diye soyut bir kelime bulmuş. Tam olarak ne olduğunu anlatabilmek için de kabilesindeki herkese elma vermek zorunda kalmış. "Bak işte şu an hissettiğin duygunun adı mutluluk." Jungkook onun bu çabasını takdir etmişti ama Jimin hahlayıp Namjoon'a rüşvetçi demişti.

Jungkook da bir kelime bulmayı çok denemişti ama çevresindeki her şeyin bir adı vardı. Mağara, boya, elma, su ve Taehyung.

Taehyung, Jungkook'un şu Dünya'da bakmayı en çok sevdiği şeydi. Daha önce hiç yanına gidip konuşmamıştı ama daha önce ona güzel kokan bir çiçek ve çilek vermişti. Taehyung da ona gülümsemişti. Birkaç yüzyıl öncesinin alışkanlıklarından olsa gerek birbirlerinin yanında çok fazla konuşmaya ihtiyaç duymasalar da Jungkook onunla konuşmayı her şeyden çok istiyordu.

Bir gün güneş yavaş yavaş batarken Jungkook birisiyle çiftleşiyordu. Kız yanına gelip bebek istediğini söylemişti, Jungkook da kafasını sallayıp onu elinden tuttuğu gibi ormanın içine çekmişti. Biraz fazla açılmışlardı hatta öyle ki Jungkook daha önce buraya geldiğini hiç hatırlamıyordu.

Jungkook'un canı çok sıkkındı bu yüzden karşısındaki güzel kıza çok odaklanamıyordu. Geçen gün Taehyung'u başka bir kızla öpüşürken görmüştü. Bu da yeni modaydı, insanlar öpüşmeyi keşfetmişti. Ondan herkes önüne gelenle öpüşüp duruyordu. Eşlilik töreni gibi özel bir anlamı yoktu ama Jungkook kötü hissetmesine engel olamıyordu.

Kıza bebekleri verdiği sırada ileride daha önce hiç görmediği bir çiçek gördü. Aklına düşen Taehyung ile hemen toparlanıp çiçeği kopardı. Yerde yatan kızla birbirlerine görüşürüz dedikten sonra neredeyse koşarak Taehyung'un hep takıldığı yere gitti.

Onu bulduğunda, Taehyung tek başına çiçeklerle dolu bir yerde kayanın üstünde otururken gün batımını izliyordu. Jungkook yerdeki çiçeklere bakıp hiçbirinin elindekine benzememesiyle memnuniyetle gülümsedi.

Taehyung adım seslerini duyunca arkasına döndü ve Jungkook'u gördüğünde neşeyle gülümsedi. Jungkook ona çiçeği uzatınca bir anlığına dondu kaldı ve çiçeğe uzanmak için içinden hareket et diye kendini uyarmak zorunda kaldı. Zar zor çiçeği eline aldığında gülümsemesinin daha da büyüdüğünün farkında değildi. Bir süre ilk defa gördüğü çiçeği inceledi ve uzun zamandır yapmayı düşündüğü şeyi yaptı, gözlerini çiçekten çekmeden sessizce onu bekleyen Jungkook'a seslendi.

Tarihteki İlk Aşıklar // taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin