Page 3: Size Kendimi Tanıtayım

261 39 54
                                    

İyi okumalar~
...

Hayal gibi gelen dakikaların ardından Hyunjin, üzerine bir damla bile leke sıçramadan en büyük gayesini yerine getirmişti.

Kabuslarına giren düşmanı artık nefes almıyordu.

Uzun süredir ruhunu hazırladığı halde kendisi bile bunun gerçekleştiğine ikna olmakta zorlanıyordu, bu sebepten dolayı adamın yere uzanmış bedeninin başında bir süre bekledi. Babasının yanında dahi bu kadar kalabildiğini sanmıyordu, kendi krallığından askerler ve şimdi emekliye ayrılmış olan babasının veziri tarafından acele ile götürülmüştü olayın gerçekleştiği alandan. Böyle bir anın zihninde daha da kalıcılaşmasını istemezdi ama son vedasını bile edememiş gibi hissediyordu. Söylenmemiş sözler havada asılı kalmıştı, babası hayatından çok ani bir şekilde ayrılmıştı.

Bunları düşünürken bir yandan, ucundan kan damlayan kılıcı yerdeki bedenin üzerindeki kıyafete silerek temizledi ve demir kınına yerleştirdi. Buradaki işi bittiğinden, yavaş ve kontrollü bir şekilde bedenini doğrulttu. Gecenin serin esintisi kıyafetlerden açıkta kalan boynunu süpürürken, kendisiyle duyduğu gurur sayesinde başı dikti. Başarısının ardından babasının elini omzuna koyarak kendisini onurlandırmasını dilerdi, fakat bu intikam zaten onun adına alınmıştı.

Acı bir gülümseme dudaklarını kıvırdı ama gözlerine ulaşamadan soldu. Hiçbir duyguyu yoğun olarak yaşayamayacak kadar bitkin bir vaziyetin içerisindeydi.

Saraydan yükselen kızıl alevler ormanın içini küçük ışıltılarla aydınlatıyorlarken, önündeki çalı parçalarını kenara iterek koyu renkli toprakta ilerledi. Ormanın içine konuşlanmasını söylediği askerlerin peşi sıra onu takip edip etmediğine bile odaklanmıyordu, şu dakikadan sonra her şey daha az önemli gelmeye başlamıştı gözüne.

Son bir saat içinde yaşananların üzerinden geçildiği ve şimdiye dek kendine ait olan anıların içinde bulunduğu düşünce bulutunun içinde gezinirken, hatırı sayılır bir yürüme süresinin sonunda orman ile şehrin sınır çizgisine ulaştı.

Ağaçların ve hayvanların yuvasındaki sessizlikten ziyade şehir daha karmaşık görünüyordu.

Kendi askerlerinin ağırlıkta olduğu çevrede, bu krallığa ait birlikler de gözüne çarptı. Emir alabilecekleri bir kralları olmadığı için tam bir bütünlük sağlayamamış olmalılar ki, her biri bireysel hareket ediyor gibi görünüyordu. Bazıları şaşkınca etrafına bakınıyor, bazıları halkı korumaya çalışıyor, bazıları ise canını kurtarmak adına oradan oraya kaçışıyordu.

Sınıra yakın bir alanda, daha yoğun bir kalabalığın olduğu yer gözüne çarptığında Hyunjin duraksadı.

Çember oluşturarak bir noktaya bakmakta olan askerlerinin ortasında bulunan şeyin ne olduğunu görmek adına adımlarını yönlendirdiğinde, krallığı yönetirken vaktinin büyük bir çoğunluğunu geçirdiği veziri yanına ulaştı.

Bu adam işini yerine getirmek adına büyük bir güdüye sahipti, yokluğunda kendi adına tetkikleri yoluna koyabileceğine inanıyordu Hyunjin. Yorgunluğun morlukları gözaltlarında yerini almış olsa da dert ediyor gibi değildi, ellerini arkasında birleştirmişti ve diplomat bir tutumla görevini sürdürüyordu.

Kısa kesim saçları ile açık bırakılmış alnı, iri ve dikkatli gözleri, karakteristik burnu ve yalnızca gerekli bilgileri aktarmak adına komutlanan dudakları ile hoş bir beyefendiyi andırıyordu. Hyunjin'den birkaç yaş büyük olmalıydı fakat soylu kralına yaverlik etmekten son derece gurur duyuyordu.

Saygılı bir baş selamının ardından "Majesteleri," dedi olgun sesiyle. "Her şey yolunda gitti mi?"

Hyunjin hala çevrede gezinmekte olan gözlerini kendisinden bir santim kısa olan vezirine çevirdi. Şehirde neler olup bittiğini öğrenmek istiyordu.

The Edge Of Glory | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin