Page 6: Prensten Sorumlu Değilsin

248 40 33
                                    

İyi okumalar~
...

Beşik gibi iki yana sallanarak ilerledikleri at üstünde, Hyunjin kolları arasında asil prensesi tutuyordu.

Başkaları tarafından ilgilenilmeye alışarak büyümüş olduğu için miydi bilinmezdi fakat küçük kızın ona alışması uzun sürmemişti. Hyunjin bunu kendi başarısı olarak görmüyordu, ona yaklaşmak adına verdiği çabaların hızlıca karşılık almasının tamamen Olivia'nın sıcakkanlılığından kaynaklandığını düşünüyordu.

Bazı zamanlar soru soruyordu ve geneli ailesinin nerede olduğu hakkında olduğu için Hyunjin nasıl bir cevap vermesi gerektiğini bilmiyordu. Annesinin ve ablasının hala şehir dışında oluğunu söylemiş, abisinin ise az sonra varacakları geminin içinde bulunduğunu anlatmıştı. Kötü biri olmadığından, onun iyiliğinden başka bir şey istemediğinden bahsederek kızla muhabbet ediyordu.

Onunla vakit geçirmek Hyunjin'e tüm yorgunluğunu unutturmuştu, bir çocuk ile herhangi bir etkinlikte bulunmak hem eğlenceli hem de sevimliydi.

Küçük ellerini kendi büyük ve uzun ellerinin üzerine sararak yulara yön veriyor ve atın kontrolünü sağlamak istiyordu. Bazı anlarda parmaklarını daha ileriye iterek bizzat yuların ipini tutuyor, atın başı ani hareketlerde bulunduğunda ürkerek yeniden Hyunjin'in ellerinin üzerine geriliyordu.

Bacakları o kadar kısaydı ki üzengiye yetişmesi imkânsızdı, iki yanda öylece sallanıyor ve ormandaki yeşillikler arasında ilerlemenin tadını çıkarıyordu. Önemli değildi çünkü Hyunjin zaten onun düşmesine izin vermezdi. Kollarını genişçe küçük kızın etrafında tutarak herhangi bir teklemede yan tarafa savrulmasını engelliyordu. Uzun dalgalı saçları rüzgar estikçe kollarının üzerinden geçiyor ve Hyunjin'in iki yanından arkaya savruluyordu.

Kızın ince sesi heyecanla yükseldi. "Gemiye getiriyor!"

Çevrelerinde onlara eşlik eden askerlerle arada muhabbet eden Hyunjin, onların Korece konuşmasını duyması vesilesiyle Olivia'nın da birkaç kelimeyle aralarına katılarak temel düzeyde dillerini bildiğini fark etmişti. Söyleyeceği bazı cümleleri Korece aktarıyor, fakat bunu ancak bir çocuğun aklı ve yeterliliği ile yapabiliyordu. Tam olarak öğrenmediğinden ifadeleri değişikti.

Cümle ile Hyunjin kıkırdamaktan kendini alamadı. Ne demek isteyebileceğini düşünürken, prensese doğru gülümseyerek başını eğdi. Yüzünü tam olarak göremiyordu ama o etrafına bakındıkça yan görünüşünden büyük parlak gözlerini seçebiliyordu. "Neyi gemiye getiriyor?" diye sordu keyifli tonuyla.

"Bizi"

Hyunjin atı kastettiğini düşünerek sordu. "At mı?"

"Rüzgâr bizi gemiye getiriyor"

Rüzgâra anlam yükleyen çocuğun bakış açısı ile Hyunjin daha geniş gülümsedi. Onu canlı bir şey olarak görüyor ve belli ki kendince oyun oynuyordu. Cümlenin yapısı da hala komikti ayrıca. Düzelterek yeniden telaffuz etti. "Rüzgâr bizi gemiye götürüyor."

Dar omuzlarını mızmızca kaldırıp indirdi çocuk.

"Getiriyor"

Hyunjin denizin kenarına çok yaklaşmış olduklarını fark ederek etrafına baktı. Bir yandan da kızın başının üzerini okşuyordu. "Tamam, getiriyor" dedi inatlaşmamak için. Karşılaştıkları ilk andaki kadar sessiz ve içe kapanık olmaması ona yetiyordu, korku duymadan istediği gibi konuşabilirdi.

Denizin çoktan kendini göstermiş olmasıyla birlikte kıyı şeridinin de önlerinde belirmesi, birkaç dakikalık yollarının kaldığını simgeliyordu.

The Edge Of Glory | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin