|☄|f o u r t y - f i n a l.

521 43 10
                                    

"lee jeno, kasten yaralama suçundan 19, tehdit suçundan 7 ve delileri yok etme suçundan 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştır."

duyduğum cümle ile tüm mahkeme boyunca zorla tuttuğum göz yaşlarımı bırakmış ve derin bir nefes almıştım. bu bela sonunda bitmişti. sonunda kurtulmuştuk. jaehyun hyung bana sarılırken her şeyden mutlu hissediyordum. jaemin'e bu haberi vermek için sabırsızlanıyordum, aslına bakarsanız, bu haberi herkese vermek için sabırsızlanıyordum. beni bu karardan daha mutlu eden bir şey varsa, o da jeno'nun yüzündeki o afallamış ifadeydi. bunu beklemediğini biliyordum ve bu beni daha keyiflendiriyordu. yanında her hallerinden kore'nin en iyileri oldukları belli olan avukatlar vardı ve ona verdiğim derslerden birininde o parasının bir işe yaramadığı gerçeği olması beni keyiflendiren bir başka şeydi.

salondaki çıkışa yönelirken arkamdan bana yakıştırdığı kötü ithamları duyabiliyordum ve o an her şeyden mutlu bir şekilde taeyong ve jaehyun hyung ile salondan çıkıyor ve bu güz haberi diğerlerine vermek için sabırsızlanıyor olmasaydım dönüp ona haddini bildirirdim fakat şuan onunla kapışmak yerine düğününe yetişmem gereken arkadaşlarım vardı.

taeyong ve jaehyun dava hakkında aralarında konuşurken ben bir yandan cebimde duran telefonuma ulaşmaya çalışıyordum. çok heyecanlı olduğum için ellerim titriyordu. cebimle biraz uğraştıktan sonra telefonu elime alır almaz ilk kime haber vermem gerektiğini konusunda bir kararsızlık yaşamıştım. bir yanım her zaman yanımda olan ve bana yardım eden donghyuck desede ilk olarak kime haber vermem gerektiğini aslında biliyordum içten içe. jaehyun ve taeyong kahve almak için uzaklaşırken, bende jaemin ile konuşmak için bir duvarın dibine geçmiştim.

"alo?" jaemin'in heyecanlı sesi kulaklarımı doldurunca bende kendimi sakin tutabilmek derin bir nefes almıştım. "renjun, iyi bir haber vermeyeceksen tam şuan telefonu kapatabilirsin." aslında bir yanım sinsilik yapıp telefonu kapatmamı söylüyordu ama bunu yaparsam şaka olduğunu anlayacağını biliyordum. daha fazla zorlamamaya karar verdim bende. heyecandan yerimde duramıyordum zaten. "totalde 32 ay jaemin! 32 AY!" telefonun karşısından gelen heyecanlı çığlık yüzünden gülmüş ve heyecanla hafiften yerimde sıçramaya başlamıştım. "tanrım, evet! sonunda! renjun, başardın işte başardın!" utançla gülmeye devam etmiş ve bunu jaemin'in görmediğini hatırlamam ile "ne kadar bozulduğunu görmeliydim!" diye fısıldamıştım bir sır verir gibi.

duyduğum kıkırtılar ile bende kıkırdamaya başlarken, uzaktan gelen jaehyun ve taeyong ikilisini görmem ile jaemin'e kısaca durumu üstten üstten anlatmış ve bu haberi kimseye söylememesini, onlara benim söyleyeceğimi söyleyerek telefonu kapatarak ellerinde kahveler ile beni bekleyen jaehyun ve taeyong'un yanına gitmiştim. "buradan hemen düğüne geçecek misin?" taeyong'un uzattığı kahvemi alıp bir yudum almıştım. "saat üçe geliyor. dörtte başlama planları vardı." taeyong kafasını sallamış ve jaehyun'un koluna girmişti. "sizde geliyorsunuz değil mi?" jaehyun arabaya binerken kafasını olumlu anlamda sallamış ve yol boyunca dava hakkında konuşup durmuştu. o kadar heyecanlıydık ki, ne jaehyun ne taeyong hakkında hiç bilmediğim ve yarısının yanlış olduğuna emin olduğum hukuk bilgilerimi sergilerken beni düzeltmeye çalışmadı bile.

yolculuğun çoğunluğu böyle geçmiş, düğün için süslediğimiz sahil hafiften görünürken saat üç buçuk olmuştu. bu sefer tamamıyla farklı bir anın heyecanı ile ellerim titriyordu. hafiften bir rüzgar esiyor, pencereden içeri giriyor ve sizi gıdıklıyorken sahil muazzam bir turuncuya bürünüyordu. bu anı mükemmelleştiren şeylerden biri denizin, diğeri ise şimdiden bir topluluk oluşturan arkadaşlarımın gülmelerinin sesiydi.

jaehyun arabayı mark ve donghyuck için süslenmiş eski model beyaz arabanın arkasına park ederken, içimdeki heyecan gittikçe büyüyordu. bu anı hayatta unutmayacaktım. arabadan nasıl çıktığım ve sahilin girişine kadar nasıl yürüdüğüm ile ilgili bir fikrim yok. ama mark ve donghyuck'u görünce hissettiklerim, doğrusunu söylemek gerekirse tam bir annenin hissedeceği türdendi. sahilin girişinde durup onları biraz daha izleyebilirdim, jaehyun hyung geçmek için heyecanlı homurtular ile beni iteklemeseydi.

BREAK UP WITH YOUR BOYFRIEND, I'M BOREDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin