PART|1

5.4K 284 271
                                    

Heyyo yeni bir şeylerle geldim umarım güzel olur. Açıkcası ben çok severek ve heyecanlanarak yazdım. Sizde okurken seversiniz umarım. Şimdiden söyleyeyim 5001 kelimelik bir bölüm oldu büyük ihtimal ikinci partta böyle olur ya da daha kısa bilmiyorum. Ama sıkılmadan okuyacağınızı düşünüyorum iyi okumalar.

Satır arası yorum yaparsanız çok mutlu olurum çünkü tepkilerinizi gerçekten merak ediyorum 😣🤭
Başlangıç




"Lan orospu çocuğu kolumu bırak amına koyayım"

Depo gibi olan yerde sinirli olan gencin bağırışları ve küfüleri yankılanırken onu kollarından tutarak sürükleyen iri yarı adamlar pekte o bağırışları ve küfürleri umursuyor gibi görünmüyordu.

"Kimin adamısınız lan?"

Boş bağırışlar eşğilinde açılan demir kapıdan içeri bedeni fırlatılırcasına bırakılıp demir kapı sert bir kapanışın ardından kilitlendiğinde sinirle önüne gelen saçlarını parmakları yardımıyla kulağının arkasına sıkıştırıp düştüğü yerden kalkmak için hamle yapacağı sırada önünde duran bir çift siyah ayakkabı ile sertçe yutkundu. Başını kaldırıp ayakkabının sahibine bakacak cesareti yoktu az önce esip gürleyen küfürler savuran çocuk süt dökmüş kediye dönmüştü.

Sonuçta gereksiz cesarete gerek yok diye düşündü Jungkook ve titreyen bakışlarını ayakkabının sahibinin yüzüne çevirdi. Gördüğü yüz ile kalbine bıçaklar saplanırken beyninde şimşekler çaktı. Aşınası olduğu yüz hatları ona hiç olmadığı kadar yabancı gelmişti. Ilk defa ezbere bildiği yüzde hiç bilmediği bakışlara denk geliyordu.

Kelimeler yetmiyordu Tanrı şahit ki şuan ki bulduğu durumu anlatmaya kelimeler yetmiyordu.

Değişmişti sadece iki yıl içerisinde fazlaca değişmişti. Saçları pembe renkten siyaha dönmüştü mavi lensleri yerini kendi siyah gözlerine bırakmıştı. Giyim tarzından söz dahi etmek istemiyordu çünkü onun tarzı genelde bol ve salaş şeylerdi lakin şuan simsiyah takım elbise içinde de fena durmuyordu. Evet şuan ki görünümü hiç fena değildi aksine eskisine göre daha erkeksi ve daha seksiydi bunu kabul edebilirdi. Ama kabul edemeyeceği şey ise aşık olduğu ve evlendiği adam kesinlikle şuan ona üsten ukalâ bakışlar atan adam değildi.

Dizleri üzerinde durmaktan dizleri ağrımış kalkmak için hamle yapmaya hazırlanırken omzuna baskı yapan el ile kalmak hayal olmuştu.

Neden burada olduğunu bilmiyordu neden burada olduğunu bilmeyi bırak onu nasıl bulduğunu bile bilmiyordu ve korkuyordu hayır sert görüntüsünden değil vereceği tepkiden korkuyordu. Iki yıldır deli kaçtığı tepkiden korkuyordu.

Konuşmak için dudaklarını aralamak istedi ama yapamadı konuşacak bir şeyi yoktu ya da vardı ama buna cesareti yoktu.

"Beni nasıl buldun?" Cesareti yoktu ama içindeki merak duygusu fazlaydı.

"Kore'ye iner inmez telefonun sinyal vermeye başladı"

Jungkook o an kendine lanet etti buradan gittiğinde Amerika'da kullanmak için kendine yeni bir telefon almıştı lakin eskisinide kırmaya veya atmaya gönlü el vermemişti sonuçta ona onu Taehyung almıştı. Taehyung'un hediyesiydi nasıl atabilirdi? Sonuç atmamıştı ve Kore'ye dönerkende valizindeydi.

"Anladım" dedi diyebilecek başka bir kelimesi yokmuş gibi...

Omzundaki el baskısını hafifleştirdiğinde

"Kalk" diye kısık bir ses duydu kısık olmasına rağmen etkiliydi. Ve Taehyung omzundaki elini tamamen çekerken arkasını dönüp ilerideki koltuklara ilerdi. Jungkook derin bir nefes alıp ayağa kalktı ve tozlanan dizlerini eli yardımı ile temizleyip Taehyung gibi koltuklara ilerledi.

Dernière Chance | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin