Hayatımda hiçbir zaman kendimi şanslı bir insan olarak tanımlamamıştım, başıma bundan daha kötüsü gelemez dediğim ne varsa hep daha kötüsüyle karşılaştım, kaderin cilvesi mi desek bilmiyorum.
Gözlerimi araladığımda, dün gece gördüğüm kabusun etkisiyle yine ağladığımı fark ettim yastığım sırılsıklamdı. Fakat böyle yaşamaya alışmıştım, beni huzursuz eden her ne ise onunla yaşamayı öğrenmiştim. Gülümseyerek üzerimdeki pikeyi fırlatarak ayağa kalktım, perdeleri açtım güneş yine hepimize inat doğmuştu, hayat devam ediyordu. Camı açıp derin bir nefes aldım. Bugün içimde çok farklı bir his vardı, sanki bugün kaderimi değiştirebilmem için bütün imkanlar sunulmuştu.
Kendime kahvaltı hazırlamak için odamdan çıktığım sırada Selin'i gördüm yine tabletine gömülmüş bir şeylere bakıyordu beni görünce gülümsedi.
''Günaydın uykucu bugün kendini nasıl hissediyorsun?''
''Sanki üstümden tır geçmiş gibi Selin, başım çatlıyor kahvaltı yaptın mı?''
''Hayır yapmadım seni bekledim, istersen bugün dışarda yiyelim.''
''Olur, kurt gibi acıktım hemen hazırlanıp geliyorum.''
Merdivenlerden yukarı çıkarken evin ne kadar dağıldığını fark ettim. Kendimi toparlamak istiyorsam sanırım önce evden başlamalıydım bunu da aklıma kazıdım . Odama girip etrafa hızlıca göz gezdirip gardırobumu açtım. Siyah bir şort ve üstüne beyaz crop giymeye karar verdim. İşimi bitirdiğimde aynada kendimle göz göze geldim, gözaltlarım yine morarmıştı biraz makyaj yaparsam insanların ''Ne kadar sağlıksız görünüyorsun, kendine dikkat et biraz.'' serzenişlerinden kaçabilirdim. Rimel ve nude rujla işim tamamdı. Kumral uzun saçlarımı açık bıraktım. Aşağı indiğimde Selin de hazırdı çantamızı ve ayakkabımızı giyip evden çıktık.
Boğaz kenarındaki çok sevdiğimiz Semih abiden simidimizi ve ayranımızı alıp boğaz kenarına oturduk. Simidimi martıyla paylaştım, bilirsiniz hayvanlar ve bitkiler bu hayatta karşılıksız sevebileceğiniz en güvenli canlılardır. Sizi hayal kırıklığına uğratmazlar. Bir çiçeğe su verirsen büyür, bir kediye mamasını verirsen hep senin yanında kalır üzgün olduğunda hissedip yanına kıvrılır. Bu kadar kolaydır karşılıksız sevmek ve mutlu olmak. Ama ben neden başaramıyordum.
Derin düşüncelerime dalmışken, Selin'in ''Gece 10 dakikadır sana sesleniyorum duymuyo musun kızım ya'' diye bağırmasıyla kendime geldim.
''Kirpiklerimi kırpıştırıp yüzüne baktım, bugün yapmam gereken işleri düşünüyordum sadece hatta geç bile kaldım artık gitmem lazım.''
''Bu kadar acil olan ne bana hala anlatmadın en yakın arkadaşın değil miyim ben senin?!''
''Cesaretimi topladığımda söz her şeyi anlatacağım Selin, merak etme. Şimdi gitmem lazım ararım ben seni.''
Çantamı aldığım gibi koşarak caddeye doğru ilerlemeye başladım. Bugün sevmediğim işten istifa etmeye karar vermiştim, doğrusunu isterseniz bu benim için hiç kolay bir karar değildi çünkü 5 yıldır aynı şirkette çalışıyordum, fakat içten içe beni mutlu eden şeyin bu olmadığını biliyordum. Sabah saatleri olduğu için kadıköy yine çok kalabalıktı arabalar vızır vızır geçiyordu ve insanlar bir yere yetişme telaşındaydılar. O an içten bir şekilde gülümsedim, uzun zaman sonra ilk defa kendimi özgür bırakacaktım. Kulaklığımı çıkarıp, bu sıralar bağımlısı olduğum şarkıyı açtım.
''I saw you dancing in a crowded room
You look so happy when I'm not with you
But then you saw me, caught you by surprise''
Yanımdaki karşıya geçmeyi bekleyen çocuk yeşil ışık yanarken yola adım atmıştı dur bekle diye bağırmama rağmen onu kolundan tutamadan hızla uzaklaşmaya başladı, acele edip ona yetişeyim derken çözülen bağcığıma takıldım ve yere düştüm. Kitlenip kalmıştım, hani derler ya hayatım gözlerimin önünden film şeridi gibi geçti diye gerçekten de o kısacık zaman diliminde hayatımı sorgulamaya başlamıştım. Ya burada ölecektim ya da komaya girecektim ve eğer şanslıysam kurtulacaktım. Zamanı durdurmak istedim çığlık çığlığa bağırmak istedim, yaşayacak çok şeyim vardı çünkü bu zamana dek hiç kendim için yaşamamıştım. Hissettiğim çaresizlikle beraber gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Karşı caddeye baktığımda onu gördüm.
Pervasızca, korkusuzca bana doğru yürüyen adamı gördüm. Sanki o an gerçekten zaman durmuştu, dileğim kabul olmuştu.
''Seç''
''Seç. Şimdi burada ölecek misin yoksa elimi mi tutacaksın?''
Biliyordum bu eli tutsam da tutmasam da ölecektim. Gözlerinin içine baktım, hiçbir duygu kırıntısı yoktu. Titrek ellerimi çekinerek ona uzattım. Elimi tuttuğunda bana memnun olmuşçasına gülümsedi. Ben neye gülümsediğini anlayamadan, dünya yeniden normal seyrinde akmaya ve insanlar hareket etmeye başladı.
Ve işte o gün, kaderimin yeniden şekillendiği gündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YIKIM
SpiritualDokunduğu her şeyin yok olmasına sebep olan Yıkım isimli adamın ve kaderini değiştirmek isteyen bir kadının hikayesi.