Bölüm 3

143 16 92
                                    

iyi okumalaar

---

Ara kata vardığımızda derin bir nefes aldım. Artık iyiydim, daha iyiydim.

Birlikte yere bir köşeye çöktüğümüz sırada hafif sırıttım ve gülmeye başladım. Sinirlerim, zihnim hepsi karmakarışıktı. Doğru düşünemiyordum. Gülüşüm kahkahaya dönüştüğünde hepsi bana garip garip bakıyordu.

Herkesin bir sayonarası olacaktı elbet ama bu kadar erken olmasını istemiyordum. Ayağa kalktım ve cama doğru yöneldim. Camda gözgöze geldiğim Yelena psikopatça sırıtarak silahını buraya ateşlemişti. Tam o sırada Porco beni kolumdan çekerek yere yatırdı.

İkimiz yerde yatarken kalbimin saniyede kaç kez çarptığını hesaplayamıyordum bile.

"Pieck sen iyi değilsin!" dedi ve beni koridorun sağ tarafına götürdü.

"Ona yem gerekiyor." diye mırıldandı Zeke. "Ne kadar çok insan öldürürse o kadar tatmin olacak. Elbet silahının kurşunu bitecektir."

Ayağa kalktı ve bize gülümsedi.

"Sizinle geçirdiğim 5 yıl harikaydı. Sanırım sona gelmişiz."

"HAYIR ZEKE DUR YAPMA!" Annie avazı çıktığı kadar bağırırken Zeke arkasına dönüp kırık cama ilerledi.

"Ne kadar çok insan öldürürsen kendini o kadar yüce hissediyorsun değil mi Yelena?"

Yelenanın kahkahası kulaklarımı tırmaladı.

"Evet Zeke Yeager, kardeşini öldürürken yalvaran bakışları beni tatmin etti. Eren Yeager ve sevgilisini öldürürken çok eğlendim."

Bu kız delirmişti.

Zeke gülümsedi. İlk defa gözünden yaş aktığını görmüştüm.

Aşağıda Eren'in vurulup öldüğü an bile sakin kalmaya çalışarak bize sahip çıkmıştı.

Bir silah sesi daha patladı.

"HAYIR!"

Zeke yere yığıldı. Zemin kan gölü olmuştu resmen.

Bana her zaman bir abi bir kardeş ve arkadaş olduğun için teşekkür ederim Zeke.

Zeke'nin cesedine diktim gözümü katta koşarak ayrılırken. Hemen ardından bir silah sesi daha duyuldu ardından Bertholdt ve Annie'nin bağırışı.

"BERTHOLDT!" Annie kormuyla çığlık atarken Bertholdt acıyla karnını tutuyordu.

Sakin kalmaya çalışarak uzun tırnaklarım ile pantolonumun yarısını koparttım. Bir paçası şort olmuştu resmen.

Kumaş parçasını Bertholdt'un karnına sardıktan sonra hızla aşağıya indik. En alt katta duran kimya laboratuvarına girdik hızla.

"Bertholdt iyi misin?" içeride bukunan ecza dolabından oksijenli su ve batikon tarzı bulduğum tüm ilk yardım malzemelerini kucaklayarak yere döktüm. "Üzerini çıkart!" diye aceleyke emrettim. Kibar olacak vaktim yoktu.

Bertholdt, Reiner'dan yardım alarak tişörtünü çıkarttı.

Titreyen ellerimle pamuğa oksijenli suyu döktüm ve yarasına bastırdım. Bağırmamak için kendini zor tuttuğu belliydi.

"Bertholdt lütfen dayan." diye mırıldandı Annie. Nefes almakta zorlandığı belliydi. "Seni de kaybetmek istemiyorum."

Annie, Bertholdt'un elini tuttu sıkıca ve gözlerini kapatıp ağlamaya başladı.

Çok kan kaybetmişti. Üstüm başım kan içinde kalmıştı.

"Ben..." diye mırıldandı Bertholdt dolu gözlerle. "Ben teşekkür ederim..."

Bu bir veda mıydı?

Bu kadar mı erkendi sayonaran?

"Annie seni seviyorum. Sadece yaşamanı istiyorum."

Evet ben de ağlamaya başlamıştım, ne harika."

Bertholdt'un gözleri yavaşça kapanırken gülümsüyordu. Mutlu ölmek böyle bir şeydi demek ki?

Ben de mutlu mu ölecektim peki? Pişmanlıklarımla birlikte mi ölecektim?

"Hayır... Hayır, Hayır!" Annie şok içine Bertholdt'u sarsaladı. "Neden kapattın gözlerini?!"

Başını sol yanına koyduğunda gözleri kocaman açıldı.

Hızla kalkıp kalp masajı yapmaya başlamıştı. İnanmıyordu. yerde sürünerek Annie'nin yanına gittim ve ellerini Bertholdt'un göğsünden çekip alarak arkasından sarıldım sıkıca.

"O artık mutlu." dedim kulağına fısıldayarak.

Bertholdt pişmanlığı olmadan ölmüştü.

O artık mutluydu.

---

bu bölümü yazmak zordu:,)

ᴀᴛᴛᴀᴄᴋ ᴍʏ ʟᴏᴠᴇʀ¨*:·ᴘᴏᴄᴏᴘɪᴋᴜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin