Klasik bir sabahtı.
Dünden farklı değildi. Tahminen yarından da farklı olmayacaktı. Lakin beş altı yıl öncesinden çok farklıydı. Beş altı yıl önce, şu an tarlada çalışmak üzere sabahın altısında buz gibi olan barakalarından kaldırılmak hiç kimsenin aklına gelmezdi. Ama Tanrı'nın işine de bakın! Tarlada çalışmak üzere sabahın altısında buz gibi olan barakalarından kaldırılan birçok kişi vardı.
Hersch bazı sabahlar o birçok kişi arasında olmadığına seviniyordu. En azından burada soğuk esen rüzgarı önleyecek beton duvarlar var, diyordu Hersch. Aslında... Hersch demek doğru muydu, orası tartışılır. Kumandan Louis ona Harry demeyi tercih ediyordu.
Louis onu ve diğer iki kişiyi yanına aldıktan kısa bir süre sonra Hersch'e artık adının Harry olduğunu söylemişti. Hersch -ya da Harry- buna elbette şaşırmıştı. Ama o an tek yapabildiği kafa sallamak olmuştu. Ölmek istemiyordu ve eğer ona neden Harry dediğini sorarsa başına gelecekleri bilemiyordu.
Böylelikle artık ona herkes Harry demeye başlamıştı... En azından adını bilenler ona Harry demeye başlamıştı.
Harry kalkar kalkmaz sert şiltesinin altından ucu keskin demir bıçağı aldı. Beton bloktaki çetele tablosuna bir çizik daha attı. Bu çizgiyle tam olarak kırk çizik olmuştu. Buraya geleli koca kırk gün geçmişti. Normalde olsa bir başkasına bu kırk gün kısa gelebilirdi. Lakin her an ölümle burun buruna olan insanlar için bu kırk gün bir asra bile bedeldi. En azından Harry böyle düşünüyordu. Ve Kaith ya da Abush da böyle düşünüyordu.
Kaith, Kumandan'ın evine temizlik ve yemek işlerini yapmak için alınan kadındı. Çok koyu kahverengi gözleri ve siyah saçları vardı. Saçları ilk geldiklerinde beline kadar inse de bir hafta içerisinde sadece kulaklarını öretecek kadar kesilmişti. Gerekçeleri bu halde yemek yapamayacağıydı. Oysaki Harry bir hafta içerisinde bütün işleri çok iyi yürüttüğünü düşünmüştü. Ama elbette buna da sesini çıkaran olmadı. O an duyulan tek ses Kaith'in içine akıtmaya çalıştığı gözyaşlarının sesiydi.
Kaith'in saçlarının kesilmesinin ardından sıranın kendisine geleceğini sanmıştı Harry. Çünkü Kaith'inkiler kadar olmasa da onun da bir erkeğe göre uzun saçları vardı. Ama öyle olmadı. Aslında neredeyse kesilecekti denebilirdi. Sadece o an bulundukları odaya Kumandan Louis gelmiş ve askerlere burada ne halt ettiklerini sormuştu. Askerler olayı anlattığındaysa azarlanmışlardı. Kumandan'ın evinde nasıl olur da ondan habersiz bir işe kalkışılabilirdi! Hepsini odadan kovduktan sonra Kaith'e ve Harry'e son kez bakıp çıkmıştı.
Abushsa Kumandanın evine daha çok atlara bakmak ve erkek gücü gereken işler için alınan kişiydi. Aslında Harry eğer bilmese Abush ve Kaith'in kardeş olduğunu düşünebilirdi. Ki aslında bilmeden önce düşünmüştü. Çünkü onun da aynı Kaith gibi çok koyu kahverengi gözleri vardı. Ve kömür karası saçları. Lakin sadece benzerlikti.
Harry işi olmadığı zamanlar -bu da günün büyük çoğunluğu demekti- Abush'a yardım ederdi. Atları seviyordu. Onların saçlarını taramaktan, toynaklarına bakım yapmaktan zevk alıyordu. Aynı zamanda biraz da olsa Abush'un işini azaltmış oluyordu.
Ta ki bir gün Kumandan Louis onu ahırda görene kadar. Harry'nin onu kızgın gördüğü ilk andı. Daha sonra pek çok kez görmüştü ama ilk an olarak tercih dahilinde olduğu söylenemezdi. Harry'e onu sadece piyano çalması için buraya aldığını ve başka hiçbir işe karışmaması gerektiğini bağırarak söylemişti. Harry ilk an bunda bu kadar kızacak ne olduğu anlayamamıştı ama sonrasında bir kez, cesaretini topladığı bir anda sorduğunda cevabını almıştı.
Demişti ki Kumandan: "Eğer bu parmakların-" bu esnada Harry'nin ince, uzun, süt beyazı parmaklarını kendi elleri arasına almıştı. "Olur da işlevini kaybederse ben ve adamlarım için kim piyano çalacak Harry?" Derinden gelen boğuk sesiyle konuşup piyanonun üzerinden mavi gözlerini Harry'nin yeşil gözlerinin en dibine kadar sokmuştu. Harry'nin düşünebildiği tek şey "Çok yakın." olmuştu. Ne sorduğunu unutmuş gibiydi. Ve verilen cevabı anladığından emin değildi. Bu yüzden derince yutkunup kafasını sallamakla yetinebilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jew at Piano ~larry
Fanfiction"Güç nedir biliyor musun?" Asker korku içerisinde yalvarırken silahını doğrulttu Kumandan Louis. Karşısındaki asker onun için önemsiz biriydi. Bu asker nasıl kendi kampında kendi sorumluluğundaki birini rahatça öldürebiliyorsa aynı rahatlığı Louis d...