Merhaba canlarım sizlerle tekrardan birlikte olmak harika.
Umarım bu hikâyeyi beğenirsiniz.Burası teknolojinin devir olmuş ve her şeyin metalleşmiş yeni Dünyası. Ağaçların birer birer yok olduğu bu devirde doğal oksijene hasret kalmışken bir o kadarda gri renkte olan her şeyden bıkmıştık.
İşte burası gelecek...
2050 yılına hoş geldiniz. Bir diğer deyişle metal Dünyamıza hoş geldiniz...
Saklandığımız ormandan acilen kaçmamız gerekiyordu. Çünkü metalikler yerimizi tespit etmişlerdi. Yeni ve güvenli bir yer bulmak için yollara düşmemiz gerekiyordu. Buna hiç kimsenin cesareti yoktu. Çünkü metalikler duygusuzdu. Doğayı bile hiç gözlerini kırpmadan yok etmişlerdi. Herkes onun sözlerine itaat ediyor ve inanıyordu. Bir rivayet vardı. Bütün metalikleri yaratan o kişi de bir doğaldı. Ona göre bu rivayet şöyleydi;
Bir doğal gri hayatı yok eder, doğallığın başını yaşamdan kaldırdığı zaman.
Bu yüzden her şeyin yaratıcısı olan doğal efendimiz kendi gibi olan bütün doğalları öldürmek için emir vermiştir. Bu emir ben daha doğmadan önce çıkmış. Bu yüzden yıllardır bir kaç grup yaşam mücadelesi vererek metalikler den kaçarız. Metaliklere gelirsek onlar ise modifiye olmuş kişilerdir. Doğallıktan çok bir robottan farkları yoktur. Yıllar önce beyinlerine bir çip takılarak ömürlerini uzatmaya ve ölümü yok etmeye çalışarak robotlaşmış kişilerdir. Biz doğallar onlara metalik olarak sesleniriz.
Yırtık, koyu renkli çantama bozulmayan konserveleri yerleştirerek hızla fermuarını kapattım. Çantanın kulpunu hızla omzuma iterken konservelerin çıkardığı sesi ve sırtıma yaptığı baskıyı umursamayarak mağaranın içinden naylon kapıyı iterek çıktım. Teyzem dışarıda çürümüş bir kütüğün üstünde oturmuş beklerken ona doğru ilerlerken onu incelemeye başladım. Kıvırcık koyu renkli saçını başının üstünden toplayarak yüzünün daha da ayrıntılı bir şekilde görünmesini sağlamış ve kabarık topuzundan dökülen kıvırcık tutamlar ona cazibelik katmıştı. Bana bir anne edasıyla masum bir bakış atarken onun varlığına ne kadar şükretsem azdı. Annem ve babam benim için metaliklere kendilerini teslim ederek beni kurtulmama sağlamışlardır ve teyzem. O da kızını ve eşini aynı anda kaybettiği zamanlarda birbirimizin ailesi olmuştuk. Teyzemin yanına biraz daha adımlarımı hızlandırarak vardığımda ciddiyetle sordum.
“ Şimdi hangi yöne göç edeceğiz?”
Biliyordum ki bizim için Dünya metaliklerle doluyken küçüktü. Gidebileceğimiz bir yönümüz ve bölgemiz kesinlikle kalmamıştı. Dünya giderek daha da küçülür bir hale gelmişti.
Teyzem gözlerini bir boşluğa daldırarak düşündü. Ardından çenesine elini götürerek iyice ovaladı.
“Ben sanırım kuzeye gitmeyi düşünüyorum.” Boşluktan gözlerini bir anda çekince bana odaklandı. Onaylamam gerektiğini düşünerek,
“Sanırım oraya gitmeliyiz.” dedim. Çünkü metaliklerin bedenlerinin bir anda soğuktan küf yaptığı tek yer orasıydı. Bizim için avantajı oldukça yüksekti.
Teyzem elini gel anlamında sallarken öne doğru yürümeye başladı. Ormanın ana merkezinde doğal grubunun bizi beklemesi gerekiyordu.
Bir kaç ağaç sırasını geçtikten sonra ana merkeze gelerek gruptan bir kaç kişi gördüm. Bir kaç adımdan sonra on kişilik olan bu grup tamamıyla gözlerimin önünde duruyordu.
Bu grupla benim çocukluğumdan bu yana en değerli varlığım olmuştu. Pes ettiğim zamanlar da onlara bakmam yeterli oluyordu yaşam mücadelesi gözlerinde yerin edinmiş, korku ise damarlarında akışkan bir hâl almıştı. Bu yüzden onları korumak adına pes edemezdim. Tek eksiğim cesaretimdi; doğal efendimize karşın kinim kalbimin en karanlık yerinde bir fırtına gibi esmek istese de yaşam mücadelesi vermek beni fazlasıyla yormuştu. Fiziksel den çok düşüncelerim yorgundu. İmkansızlıklarım ve bir türlü gerçekleşmemiş çocukluktan kalma hayallerim bunlar beni durduran tek şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Türlü Romanlar Kuşağı
Historia CortaRüyalara, geleceğe ve gerçeğe... Bunlardan doğmuş belki yaşanmış ya da yaşanacak hikâyelere... Zihnime... Kalbime... Farklı hayatlara ve türlere... Görmek ve yaşamak istiyorsanız, bu kitap tam da size göre. Buradaki bütün yazılanlar bana aittir çalı...