16: Panic

93 8 22
                                    


Lina, içeri süzülen azıcık ışıkla gözlerini açtı. Direkt yüzüne gelen ışık huzmesine alışması için birkaç kez göz kırpıştırarak ışığın kaynağına baktı. Küçük, yuvarlak camdan dışarıdaki gökyüzüne karışan teknelerin uzun direkleri gözüküyordu.

İyice kendisine gelmeye başlarken üzerindeki ağırlığı fark edip kıpırdandı. Beline dolanmış güçlü eller onu sıkıca kavramış, omzunun üzerinden yüzüne değen ılık nefes içini gıdıklamıştı.

Başı ağrıyordu.

Aklına dün geceden görüntüler doldukça kaşları çatıldı ve kolların sahibini hatırlayıp irkildi. Bir an, nefes almadan durdu ve öylece yok olmayı denedi. Nasıl böyle bir şey yapabilmişti?!

Kayık görüntüler, kahkahaları, inlemeleri ve zevk hissi tüm zihnini yeniden işgal ederken gözlerini sıkıca kapatarak parça görüntüleri unutmaya çalıştı. Harry'nin yüzüne nasıl bakacaktı? Ya Harvey'nin ? Harry nasıl kabul etmişti böyle bir şeyi? 

Bu durumdan kurtulmak için aklına gelen tek şey, kaçmaktı. Kaçmak ve bir daha asla Harry ile karşılaşmamak.

Mümkün olan en yavaş hareketlerle kendisine sarılmış kollardan kurtuldu, bu kolay olmamıştı. Doğrulup omzunun üzerinden yatakta bir süre kıpırdanan bedene baktı ve onu uyandırmamaya çalıştı. Bukleli saçları, saten siyah yastığa dağılmıştı. Çıplak göğsü, örtünün açıkta bıraktığı yerlerden görünüyor, inip kalkıyordu.

Lina'nın aklına, loş ışık altında Yunan tanrısı heykeli gibi işlenmiş vücudun gelmesiyle başını iki yana salladı. Yerde dağılmış eşyalarını alıp yatak ve duvarın arasında kalan iki adımlık yerde hepsini üzerine geçirdi. Son kez, gözleri kapalı Harry'e baktı. Uyurken o kadar masum görünüyordu ki... Onu ilk defa uyurken gördüğünü düşünmeden edemedi.

Odadan çıkmak üzere arkasını dönmüştü ve dağılmış saçlarını eliyle tarayarak açmaya çalışıyordu ki onu duydu. ''Gidiyor musun?''

Kıpkırmızı olurken ona bakmaya cesaret edemedi. Ne çabuk uyanmıştı? Yoksa uyumuyor muydu? Adımları onu dışarı götürürken arkasından geldiğini hissetti. Güvertedeki masada hala akşamdan kalan boş içki şişeleri duruyordu. Yüzüne yediği buz gibi rüzgarla titrerken sandalyede asılı kalmış olan montunu üzerine geçirdi, çantasını da aldı. ''Hey,''

Bu havada sadece beline doladığı siyah örtüyle hiçbir titreme belirtisi göstermiyordu. 

Lina, bakışlarını onun çıplak kalan vücudundan kaçırmaya çalıştı. ''Ne? Yatağıma kahvaltı mı getirecektin ?'' Düşündüğünden daha katı çıkmıştı sesi ve bu, ortamı hemen gerdi. Harry'nin yüzü değişirken bakışları mesafelileşti, ''Paraya ihtiyacın var mı diye soracaktım.''

Lina'nın ağzı aralanırken bunun bir ince düşünce mi yoksa 'sürtük' demek olduğunu mu düşünüyordu ama ikinci seçenek daha ağır basmıştı. Böyle bir yakıştırmayı yapması içine dokundu ve damarına basılmış gibi tetiklendi. ''Yüzünü bir daha görmemeye ihtiyacım var.'' dedi, ''Akşam olanlar korkunç bir hataydı.''

''Bir daha asla tekrarlanmayacak bir hata.'' dedi Harry, katıldığını belirterek.

''Güzel.''

''Güzel.''

Lina, ona yukarıdan bakan ve içine işleyen yeşillere meydan okurcasına baktı. Sert konuşmaya başlamış olan kendisi olabilirdi ama Harry'den böyle bir tepki beklememişti. O her şeyin dalgasında olurdu ancak ilk defa bu kadar ciddi ve tavırlı karşılık vermişti ve bunun, bu kadar kalbini kırması normal değildi. 

Defective/ h.s  * slow update*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin