0.6

1K 96 41
                                    

Her zamanki yer, çocukluklarının geçtiği parktı aslında. Küçüklüklerinden beri burası onlar için vaz geçilmez bir yer haline gelmişti. İkili kaydırağın sol tarafında Hoseok, sağ tarafında ise Seokjin oturuyordu.

"Konuşmak ne zamandan beri susmak oldu?" Diye sordu Hoseok. Afallamıştı bi an Seokjin bu soruyla.

"Ne?"

"Susacak mıyız hep? Telepati yoluyla mı anlaşalım?" İç çekti Seokjin.

"Hoseok, ben yaptığım bütün aptallıklar için özür dilerim." Alayla güldü Hoseok.

"Sen kimsin ve Seokjin'e ne yaptın?"

"Burda doğru düzgün konuşmaya çalışıyorum bozmazsan sevinirim." İkisi de birbirinin yüzüne bakmıyordu.

"İyi."

"Bak, ben korktum tamam mı? Aptal olduğum için bunun bedelini de ilişkimize, sana ödettim."

"Neyden korktun Seokjin? Keşke bundan önceden haberim olsaydı." Sakin fakat aynı zamanda sesi sertti Hoseok'un.

"Bak. Sen popülerleştin ve çevren genişledi. Çevrende fazla insan vardı ve ben aptal gibi korktum tamam mı? Benden uzaklaşıyordun Hoseok. Beni bunun için yargılayamazsın!."

"Sikeyim senin korkunu Park Seokjin! Bal gibi de yargılarım! Gelip benimle konuşsaydın şimdi böyle olur muyduk?" Sesi yükselmeye başlıyordu artık Hoseok'un.

"Aptal! Konuşsam ne değişecekti?" Artık Seokjin de bağırmaya başlamıştı.

"Yaptığım şeyin farkına varırdım, ahmak! Hatamı bilirdim! En azından bu halde olmazdık," diyip kaydıraktan kaydı. Normal şartlarda Seokjin'in gülebileceği bir durumdu fakat bu işleri daha da berbatlaştırırdı. Kendisi de hızla kaydı kaydıraktan ve giden Hoseok'a seslendi.

"Arkanı dönüp gidemezsin!" Durdu ve arkasına döndü Hoseok.

"Sana ne ya?"  Sinir krizi geçirmesine çok az kalmıştı.

"Daha Cha Eunwoo ile olan ilişkini açıklamadın!"  İnanamaz gözlerle baktı Hoseok.

"Hay sikeceyim! Derdimiz bu mu ya? Gidiyorum ben!" Tekrardan ilerlerken Seokjin koşarak yanına gitti ve kolundan tutup kendisine çekti. Hoseok daha ne olduğunu anlayamadan dudakları buluşmuştu bile.

"Hassiktir öpüştüler!"

"Ya çekilsene göremiyorum," diye hayıflandı Jungkook. Sinirle iç çekti Eunwoo o sırada.

"Bu niye burda ya?"

"Asıl sen niye burdasın, koçum?" Diklenmeyi severdi Jungkook ve Eunwoo'ya çoktan ayar olmuştu bile.

"Eunwoo, sana bir şey açıklamamız gerekiyor. Jungkook aslında bizim çocuğumuz. O yüzden her yere peşimizden geliyor. " Bunu oldukça ciddi demişti Taehyung ve Jimin dayanamayıp gülmüştü.

"Belli zaten. 3 yaşında bu." Sinirle kolunu kaldırdı Jungkook.

"Bak elimin tersindesin, çarparım ağzına bi tane dağılır o güzel yüzün." Çarpıkça güldü Eunwoo.

"Teşekkür ederim, canım bu güzel iltifatın için."

"Bana bak-"

"Kesin sesinizi! Sizin aptal tartışmanız yüzünden izleyemiyorum şunları. Bir çıt sesi daha duyarsam ikinizi de tokat manyağı ederim." Oldukça otoriterdi Jimin'in sesi.

"Varya, aşırı yükseldim şu an sana. Ver bir öpücük." Jimin elinin tersiyle büzüşmüş dudağa vururken Eunwoo ve Jungkook ise iğrenirce bakıyorlardı. Ardından toparlanıp Hoseok'la Seokjin'i izlemeye devam ettiker.

"Bahse girerim ki öpüşecekler," dedi Jimin.

"Hayır. Adım kadar eminim ki öpüşmeyecekler," dedi Jungkook.

"50 dolara bahse girerim."

"Paramı Jimin'e yatırıyorum."

"Aksi düşünülemezdi. Ben de aşkımın yanındayım."

"Hepiniz karaktersizsiniz. Ama işin sonunda zengin olacak benim."  Üçü de yalandan başıyla onayladı Jungkook'u. Ardından tekrardan saklandıkları ağacın arkasından izlemeye devam ettiler.

"Bu ciddi tartışmada kaydıraktan neden kayarsın ki?" Diyip gülmeye başlamıştı Taehyung. Cidden komik bir durumdu.  Diğerleri de ona eşlik ederken Eunwoo kendi adı duymasıyla homurdanmıştı.

"Burda bile geçiyor adım yuh ama ya."

"Yırtık dondan fırlar gibi aramıza dahil olursan çok normal, canım." Son kelimesini imayla demişti Jungkook. Eunwoo tam ağzını açacaktı ki Jimin'in bağırtısı yüzünden susmak zorunda kaldı.

"Hassiktir öpüştüler!"

"Ev ne kadar sessiz, ne kadar huzurluyuz, değil mi elmalı turtam."  İkisi de telefonuyla uğraşıyordu fakat Namjoon, Yoongi'nin dizlerinde yatıyordu.

"Ayrı eve mi çıksak?"

"Kudurdun mu, Joon?" Hızla doğruldu Namjoon.

"Ya ne alaka ne alaka?"

"Ne güzel yaşıyoruz, ne evi?"

"Elmalı turtam burda özel hayatın gizliliği diye bir şey yok." Yoongi yavaşça Namjoon'un yüzünü okşadı.

"Sevgilim seni anlıyorum ama henüz ekonomik özgürlüğümüz yok ve burası en hesaplısı. Ayrıca seviyorum bizimkilerle olmayı."

"Bir tek bana kedi gibi olmana bayılıyorum," diyip öptü sevgilisini Namjoon. Hızla karşılık verdi Yoongi.

"Acaba ne yaptı gerizekalı Seokjin ve Hoseok."  Bilmiyorum dercesine dudak büzdü Namjoon.

"Tek bildiğim Seokjin'in aptal olduğu ve Hoseok 'un onu köpek gibi sevmesi." 

"Bu kadar sevgi iyi bir şey mi?"  Bunu sorarken o kadar şirindi ki Namjoon dayanamayıp dudaklarını burnuna bastırmıştı. Güldü ona Yoongi.

"Sevgi güzel bir şey ama her şeyin bir sınırı olmalı bence. O sınır geçildiğinde o şey zarar veriyor insana." İç çekip Namjoon'un kucağına yerleşti Yoongi.

"Seni çok seviyorum ve bir gün bu sevgimin zarar vereceğinden çok korkuyorum," diye mırıldandı Yoongi. Sert görünümlü minik bir kediydi aslında o. Bu yönünü sadece sevgilisine göstermeyi seviyordu.

"Endişelenme bebeğim. Bunları düşünüp kendini üzme. Biz şu an olduğumuzdan mutluyuz, buna odaklanım. Olur mu?"

"Olur."

"O zaman bunu kutlamak için sevişelim." Homurdanarak ayrıldı Yoongi ondan.

"Tükettin beni biliyorsun değil mi?"

"Sevmediğini söyleyemezsin."

"Doğru."

Merhabalar
Normalde bu bölümü insta bölümü yapacaktım ama konuşturmazsam da olmazdı şimdi
Düz yazıyı sevdiniz mi ara ara olmasını ister misiniz yoksa text, instaya devam mı?
Sevgilerle, Ari

boys with fun part2. / btsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin