Giriş

63 3 0
                                    

   Bir beden çürüyüp toprağın içinde konuk olduğu çukurunda yavaş yavaş yok oldu, başka bir beden anne rahminden amansızca koptu. Onca acıya gebe kalacak bir beden daha gözlerini açtı dünya denen cehenneme. Bir örümceğin ağına tutunan sinek gibiydi ömür denen şey. Yavaş yavaş yaklaşan örümcek Azrail'di. Geri kalan yol ise ömür. Belki o örümcek yavaş yavaş gelip bizleri esir alacak , belki de birden idam ipini boynumuza geçirecekti. Bilmiyorduk. İşte hayat bu kadar belirsizdi.

Uçurumun eteğinde uçuşan beyaz elbisemi önemsemeden dizlerimi çeneme kadar çekerek otururken gözlerimin içinde boğulan , belki de dakikalar sonra karanlığın esir alacağı, Ay'ın ışığını yansıtacağı denize bakıyordum"Sence..." dediğinde ani sesle irkilerek bakışlarım yanımda oturan adama dönmüştü. "Aşık olmaması gereken canlı hangisi?"

Düşündüm. Zihnimin kuytu odacıklarında dolaşan kelimeler dilimin kelime dolu haznesine dökülmeye başladı."Mayıs Sinekleri." Dedim tek solukta. Kaşlarının çattığında iki kaşının ortasında oluşan çukura baktım.

"Bunu düşündüren de ne?"

"Çünkü Mayıs sinekleri sadece bir kaç gün yaşarlar. O sürede büyük bir aşk yaşayabileceklerini düşünmüyorum. Ayrıca kim bir kaç günlük bir aşk isterdi ki?"

Gözlerini gün batımına, gece ve gündüzün seviştiği noktaya çevirdi. Birbirine karışan renk uyumları yeni bir dünyaya gebe bırakıyordu sanki. Ama birazdan ressam çizdiği bu resme siyah boyayı sürüp tuvali  boydan boya siyaha boyayarak geceye esir bırakacaktı bu manzarayı.

" Ya sen..." dedi tekrardan gözlerimin içine bakarak. "Sen birkaç günlük bir yaşama sorunsuz güzel bir aşk sığdırabilmeyi mi, Yoksa yetmiş yıldan az ya da fazla bir hayata inişli çıkışlı bir ilişki ve beraberinde gelen sorunları taşımayı mı isterdin?"

Dedikleri zihnimin içine yaşlı bir teyzenin ilmek ilmek ördüğü halı gibi işlenip desen çizmeye başladı. Zaman aktıkça yaşlı kadının ördüğü halı beliriyor ama gözleri kelimelerin uçları gibi köreliyordu.

"İlk sevişmelerinde ölen bir canlıdan bahsediyoruz, hem çok saçma bir konu bu ya." Diyerek geçiştirmeye çalışmıştım.

"Ama hep sadık kalacaklar."

"Sadık kalmaları ne işe yarayacak? Arkalarında bıraktığı bir canlı da ne kadar iyi yaşayabilir ki?"

"Yaşayabilme imkanları olsaydı belki de korumak isterlerdi yavrularını."

"Bu canlıların ne aşkına, ne de geride bıraktığı çocuklarının aşkına inanmıyorum." Dediğimde gözlerini bana çevirdi. Öyle bir baktı ki asıl kıyamet orada kopuyordu. Bakışında cehennemin alevleri, bakışında cennetin masumluğu, bakışında arafta boğazına ip geçirip kendini idam eden bir ruh vardı. O sandalye devrildi, mürekkep aktı. Ruh arafta asılı kaldı.

"Ahu..." diyerek seslendiğinde sesinde yutkunmak isteyen bir tını vardı. "O zaman benim annem de bir Mayıs Sineğiydi."  Yutkundu. Yutkundum.

Dudaklarından dökülenler zihnimin kumaşında derince yırtılıyor. Akıtılan kan çarşaflara sıçrayarak kelimeleri oluşturuyordu. Hakim kararı vermişti. Karar çoktan yazılmıştı. Konuklar ayağa kalktı. Kağıtta yazılanlar bir bir geçmişe akıtıldı. Kalbin dört odacığından biri intihar etti, diğer kalan hepsi aynı anda işlevini yitirdi. Gözlerindeki okyanusta bir çocuk boğuldu. Çığlıklar attı ama sesini duyuramadı. Bağırdı. Bir kadına elini uzattı. Kadın çocuğu kurtarmak yerine ona uzanan eli kesti. Kanlar derin suda yayılırken çocuk boğuldu. Burada bir perde kapandı. Geri dönüşü yoktu. Onun uzattığı kolu kesen kadın bendim. İçimde yanan alevi söndürmeyeceğini bilsem bile tekrar yutkundum. Boğazıma takılan gerçeğin varlığı  rahatsız ediciydi. Önümde bir yıkım ,önümde bir enkaz vardı ve ben o enkazı kucakladım. Enkazın altında kalmaya razıydım. Ne kadar o binayı ben yıkmış olsam da...

  Ben kim miyim? Ben Ahu Karaca. 18 yaşında hayalleri elinden alınmış, umudu tükenmiş, gözleri elleri gibi kanlı olan Ahu Karaca. Benim hikayemi dinlemeye hazır mısınız?

*******************

Bu platformda ilk kitabım. Yazım yanlışları olabilir şimdiden kusura bakmayın...

İlk kurgum olduğu için heyecanlıyım. Umarım iyi gider ve silmem.

Bölümü bir hafta sonra yayınlayacağım. İyi günler dilerim🎶

Ruh-u Revan:  ruhun huzuru, ruhun ferahlığı, ruhun akışı, akan/yürüyen ruhum anlamına gelir. Osmanlıcada sevgiliye hitap edilen en güzel iltifatlardan biridir. Bir şiirde çok dikkatimi çeken ve anlamı hoş olan bu kelimeyi kitap adı yapmaya karar verdim.














Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 09, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ruh-u Revanım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin