"Kek yapmayı nereden öğrendin?"
Dudaklarımın arasındaki pipeti serbest bırakıp, Arıkan görünümlü kişiye baktım. Biri yemeğin y'sinden anlamazdı diğeri mutfaktan çıkmazdı. Mutfaktan çıkmayanın hangisi olduğunu söylememe gerek yok bence...
"Tarife bakarak yapıyorum."
Şüphelenmeyeyim diye arada baktığı telefonunu işaret etti. "tamam, yedim" manasında başımı olumlu anlamda sallayıp mutfak kapısına baktım. Dedemin iki tane çalışanı vardı bu evde. İkisi de yıllarca şehirde yaşamış, dedeme hizmet etmiş emektarlardı.
Köy hayatı hiçbirine iyi gelmemişti. Gülsüm teyze mesela... Kadın resmen geceleri elinden sazı düşürmüyordu. Çalabildiği için değil, öğrenmeye çalıştığı için. Ve üzücü bir gerçek; aylardır öğrenmeye çalışıyordu...
"Utkan,"
Odada benim dışımda bulunan kişiye hitap şeklim içtiğim meyve suyunun boğazıma tıkanmasına neden oldu. Birkaç küçük öksürükle o tıkanıklığı gidermeye çalıştım. Utkan yanıma gelmeye kalkınca elimi havaya kaldırmış ve "dur" işareti yapmıştım.
Kendime gelince yaşaran gözlerle oturduğum taburede doğruldum. Birkaç yalancı öksürükten sonra konuşmuştum.
"Utkan için 'babamla araları çok kötü, onun bütün kredi kartlarını iptal edecek. evin hayırsız evladı o çıktı.' diyordun. Ne oldu o işin devamı? Baban iptal etti mi kartları?"
Arıkan'ın birebir kurduğu cümleleri zerre çarptırmadan Utkan'a ilettiğim de hamuru çırpan aleti durdurmuştu. Göz göze geldiğimizde anlatması için elimle işaret verdim ve önüme döndüm. Pipeti tekrar dudaklarımın arasına aldığım sırada konuşmuştu, Utkan.
"İptal etti bütün kartları. Neyse ki benim kadar harika bir kardeşi var da asla kartsız kalmayacak."
Neyse ki o da farklıydı onu yoklamadığımın. Çünkü biliyordu. Arıkan böyle şeyler demiş olabilirdi. Karizması çizilmesin diye de konuyu çarptırarak anlatmış olabilirdi. Hatta olabiliri geç, Utkan'da emindi. Arıkan bunu kesin yapmıştır.
Gönül isterdi ki Utkan'ın ağzını arama ihtiyacı duyayım ama duyamıyordum. Buraya geldiği ilk akşam odama gelip yanıma uzanarak beni izlemesinden dolayı duyamıyordum.