∆ in & out

1.6K 116 157
                                    

Güneş en kavurucu sıcağı ile yattığım yerde derimi parçalıyor. Kışın buz gibi hava, yazın kavurucu sıcaklık, sonbaharda yağmurlar ve ilkbaharda polenler. Evet, polen alerjim var. Fakat alerji krizlerim tuttuğunda ilaç satın alacak param yok. Bu yüzden ilkbahar geldiğinde olabildiğince kapalı alanlara girmeye çalışıyorum. Yazın ise, şu anki gibi parklarda kaydırakların altında uyumaya çalışıyorum ancak güneş şu anda o kadar inatçı ki, tam olarak suratımın ortasına vuruyor. Tanrım.. erimek üzereyim.

Yattığım yerden doğrulurken sırtımdaki keskin ağrı yeniden kendini göstermişti. Gerçekten yoruldum. Kendime bir iş bulmam gerekliydi ama takdir edersiniz ki üniversite mezunu olmadan iş bulmak neredeyse imkansız. Bugünlerde kasiyerlik bile üniversite gerektiriyor.

Sarsak adımlarla parkı terk ederken saatin kaç olduğunu merak ediyordum. Eğer şansım varsa dışarıda evsizlere çorba dağıtan insanlara yetişebilirdim.

Karşıdan karşıya geçmek adına hazırlanırken gözüme ilişen yaşlı adam dikkatimi ona odaklamamı sağladı. Ne yapıyordu caddenin ortasında? Kulağındaki telefon bu kez gözüme çarptı. Telefonla konuşuyor ve bir yandan etrafa bakınıyordu. Sersem adam sanırım taksi arıyor. Öfkeli görünüyor. Şimdi ise telefonu kapattı, kulaklarına bir şeyler iliştiriyor. Kulaklık takıyor olmalı. Tanrım, neden bu adama bu kadar takıldım? Fakat yolun ortasında kulaklıkla durmak ne kadar mantıklı? Saçmalık.

Derin bir nefes alıp arabaların arasında taksi yakalamaya çalışan yaşlı herifi es geçtim. Bugün beni neler bekliyordu merak ediyordum, her zamanki günlerden biri olacak.

Asfalta sürtünen lastiğin sesi tüm caddeyi yoğun bir ortama bırakmıştı. Yine biri hız sınırını aşmış olmalı, şu zenginler..

Karşıya geçmek için adım attığımda az önceki yaşlı adam da yaya geçidine doğru ilerlemeye başlamıştı. Kılık kıyafetinden sayın birine benzediği kesindi.

Adamı incelemeye dalmışken lastik sesleri kulağımı daha fazla aşındırmaya başlamıştı, magandalar yaklaşıyordu fakat... aman tanrım.

Hiç düşünmeden karşımda olan yaşlı adamın üzerine atlamış ikimizinde karşı tarafa düşmesine sebep olurken, birkaç santim ötemizden yasal olmayacak derecede hızlı giden araç adeta bir kuşmuşçasına geçmişti. Yaşlı adam şaşkınca bir bana, bir de hemen yanımızdan geçen aracın arkasından bakıyordu. Wuh, kılpayı kurtulmuştuk. Bu adam ne düşünüyor? Hızlı gelen arabanın sesini de mi duymamıştı? Bu herif kesinlikle sersem.

''S-sen..'' bir de bana bağırsaydı gerçekten burada ona dalmaktan hiç çekinmezdim. ''..hayatımı kurtardın.'' pekala... bu kadar drametize etmeye gerek yok.

Ayaklanıp üzerimi silkelerken adam hala konuşmaya devam ediyordu. ''Sen az önce beni kurtardın!''

Gözlerimi devirdim. ''Evet, birazcık öyle oldu. Önemli değil.''

''Önemli değil mi? Önemli değil mi?!''

Ah..sakin ol moruk. ''Şey.. kim olsa aynısını yapardı. Önemli değil.''

''Etrafta onlarca insan var fakat beni kurtaran kişi sensin.'' şey evet çünkü sana yakın olan kişi bendim. ''Aman tanrım, sana nasıl teşekkür edebilirim?''

Kirli saçlarımı karıştırıp ''gerek yok'' diye mırıldanmıştım. O sırada caddenin karşı tarafında evsiz insanlara poşetinden kağıt paketler içerisinde yemek dağıtan bir kadın gözüme ilişti. İşte bu, geç kalmamıştım. ''Şey, benim gitmem gerekli.'' bu moruktan kurtulup acilen kahvaltımı yakalamalıydım.

''Lütfen delikanlı, sana teşekkür amaçlı bir şeyler yapmama izin ver. Az önce koskoca bir aileyi kurtardın sen. Eğer bana bir şey olsaydı oğlum, eşim, ailem her biri perişan hale düşerdi.''

Better ∆ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin