Birileri şarkı söylüyordu.
Louis arada mırıldanmayı severdi ve Niall ile Liam'da da günün öylesine bir vaktinde şak diye şarkıya girme eğilimi vardı. Sophia bile bazen kafasına takılan bir şarkıyı mırıldanıyor olabilirken Nick ise genelde kodlama yaparken yanlış notalarla söylerdi. Yani merkezlerinde şarkı sesi duymak çok da şaşırılacak bir şey değildi.
Ama bu farklıydı çünkü bu kez şarkı söyleyen Harry'ydi. Ve, evet, dikkat dağıtıcıydı. Harry'nin geri kalanı gibi.
Her ne kadar Harry avazı çıkana kadar bağırıyor olmasa da sessiz de sayılmazdı, Louis duvarlardan kendisine ulaşan sesi çok net bir şekilde duyabiliyordu. Sesi derin ve, pürüzlü ile pürüzsüzün güzel bir karışımıydı.
Şu anda Adele'den bir parçanın tam ortasındaydı.
Biraz sonra Harry, Louis'nin gülümsemesine sebep olarak şarkıyı değiştirip Christina Aguilera'ya başladı ve daha sonra da Mariah Carey'e. Whitney Houston'dan giriş yaptığında Louis araya girmeye karar verdi.
"Konserdeyiz sanırım?" diye sordu, kodu girip kendisini içeri attıktan sonra. Kapıya yaslanmadan önce tekrar kilitlediğinden emin olmuştu tabii.
Harry yatakta uzandığı yerden hareket bile etmedi. "Daha çok albümüme hazırlanıyorum diyelim."
"Oo," Louis kollarını önünde bağladı. "Müzik tutkun olduğunu bilmiyordum."
"Eminim ki herkesin, hayatının bir noktasında müzik tutkusu olmuştur." Harry kendisini dirsekleri üzerinde itip sırtını yatak başlığına yaslayarak yatağın uç kısmına işaret etti. "Özel sayılmam."
Louis önce tereddüt etse de yatağa doğru adım attı. Yatağın ucuna ilişip bağdaş kurarak konuşmaya başladı. "Ama sen şarkı söyleyen bir devlet ajanısın. Nadir olmalı, değil mi?"
Harry ona sırıttı. "Bilsen şaşırırdın."
Louis kaşını kaldırdı. "Yani diyorsun ki MI6'in her yanından şarkılar taşıyor?"
"Yep," diye cevap verdi Harry. "İyi korunan bir devlet sırrı. MI6'in açılımı aslında Müzik İstihbarat Altı."
"Ve hepiniz şarkı söylüyorsunuz?"
"Bazen müzikallerimiz de oluyor."
Louis ıslık çaldı. "Ajan Styles, müzikal dansçısı." dedi. "Görmek isterim."
Harry gülerek gözlerini devirdi. "Belki bir gün." Daha sonra duraksayarak kaşlarını çattı. "Neden bana öyle sesleniyorsun?"
"Nasıl?" Louis sorarcasına baktı.
"Ajan Styles."
Oh. "Çünkü unvanın bu?" Louis konunu nereye gittiğinden emin olamayarak kaçamak bir cevap verdi. "Devlet ajanısın?"
"Hm," Harry yutmuşa benzemiyordu. "Ama herkes, James bile, bana Harry diyor. Sen hariç."
Louis tünediği yerde rahatsızca kıpırdandı. "Bilmiyorum.." diye kabullendi. Aslında daha önce fark etmemişti. "Belki de unutmayayım diyedir."
"Neyi unutmayasın?" diye sordu Harry.
"Devlet ajanı olduğunu."
"Neden unutasın ki?"
"Çünkü öyleymiş gibi davranmıyorsun," kelimeler ağzından kayarcasına çıktılar. Başını kaldırıp Harry'ye baktı. "Veya beklediğim gibi."
Tuhaftı, çünkü Louis hiçbir zaman bir günün gelip de Harry'nin devlet için çalıştığını unutacağını düşünmemişti. Bu düşüncenin her zaman kafasının arkasında bir yerlerde duracağını, Harry ile her etkileşiminde kendisini hatırlatacağını düşünürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Somethin' bout you //askıda
FanfictionBütün devlet ajanları içinde Louis gidip de en büyüleyici olanını denk getirmişti. This story belongs to @missandrogyny on ao3. I'm translating it to Turkish. Bu hikayenin orijinali ao3 sitesinde @missandrogyny kullanıcısına aittir. 3.7.21