7.bölüm - Cam Kırıkları

346 30 8
                                    

Akşamüzeri güneşi çiçeklerle süslü bahçeyi yumuşak bir turunculukla kaplamıştı. Gulf yaylı bahçe kapısını ittirip toprak yolda ilerlerken veranda basamaklarında onun yolunu gözleyen birisi vardı.

Yaşlı kadının tam önünde durduğunda Gulf bu sefer Adele'den yayılan enerjinin kızgınlık barındırmadığını hissedebiliyordu. Hatta üzgün yaşlı gözler Gulf'ın pişmanlıkla dolu gözleri ile buluştuğunda iki taraf için de sessiz bir anlaşma gerçekleşmişti. Sözlere ihtiyaç yoktu. Adele çocuğun suratına baktığında zaten her şeyi öğrendiğini anlamıştı. Çünkü karşısında o burnu havada, asabi, şımarık çocuk yoktu. Gerçeklerin ağırlığı ile yüzleşmiş, kendi dünyasından çıkmak zorunda kalmış birisi vardı.

Gulf elinde tuttuğu günebakan çiçeğini çekingen bakışlarla yaşlı kadına uzattı. Adele ufak bir tebessümle çiçeğin sapını tuttu. Elini Gulf'ın çiçeği tutan elinin üstüne sarıp çocuğu yanına oturması için yönlendirdi. Gulf veranda basamağına Adele'in yanına oturduğunda yaşlı kadınla hala el ele tutuşmaya devam ediyorlardı. Çiçek, hayatla olgunlaşmış ve yaş almış solgun ve nasırlı bir el ile daha ömrünün başlangıcında olan tazecik bir ruhun tecrübesiz eli arasında sıkışıp kalmıştı.

Gulf başını eğip yaşlı kadının omzuna yaslandı. Adele yıllar önce unutmaya yüz tuttuğu sıcaklığı yanında oturan tanımadığı bir çocuktan aldığında ürperdi. Gulf'ın gece siyahı saçları yaşlı kadının omzuna dökülmüştü. Adele kırışık çizgilerle kaplı yanağından bir damla gözyaşı süzülürken kafasını çevirip burnunu Gulf'ın yumuşak saçlarına sürttü. Yıllardır özlem duyduğu kokunun aynısı değildi belki ama benzer masumiyeti saklıyordu içinde. Adele'in yaşlanmış kalbini tekleten bir aroması vardı. Evlat kokusu...

Güneş tamamen gökyüzünden silinip tek ışık kaynağı cırcır böceklerinin yaydığı parıltılar olana kadar veranda merdivenlerinde oturmaya devam ettiler. Hafif gece esintisi Gulf'ı titretince Adele kollarını uykulu çocuğun vücuduna sardı. İkisi de nazikçe ayağa kalkıp birlikte evlerine girdiler. İlk geldiği zamanlar hapishaneden farksız olan bu beton yapı artık Gulf için o kadar yabancı gelmiyordu. Belki de artık gerçek hikâyesini bildiği içindi.

Güzel bir başlangıç yapmamış olan ikili şimdi bu hatalarını telafi etmek istiyor gibiydi. Tatlı bir sohbet eşliğinde birlikte güzel bir akşam yemeği hazırlayıp keyifle yemişlerdi. Gulf'ın memnuniyetsiz ve küçümseyici hallerinin altında saklanan yumuşak ve sevimli bir yönünün olduğunu görmek Adele'in ona daha çok ısınmasını sağlıyordu. Gulf ise yaşlı kadının aslında otoriter ve cezalandırıcı olmadığını, yıllar önce ruhunun en derinlerine gömmüş olduğu koruyucu annelik duygusunun Gulf ile yeniden gün yüzüne çıktığını fark ediyordu.

Adele'in sıcak yuvasında yıllar sonra yeniden neşeli kıkırtılar yankılanırken çitin diğer tarafındaki karanlık ve soğuk evde etrafa cam parçaları saçılmıştı. Salondaki sehpalar devrilmiş, tablolar yerlere düşüp cam çerçeveleri kırılmış, kanepelerin yastıkları her tarafa dağıtılmıştı. Çoğu eşya parçalanmış ve düzeltilemez haldeydi. Sanki salonun ortasından büyük bir enkaz geçmişti.

Yalan da sayılmazdı. Mew tam bir enkaz gibi tüm evin altını üstüne getiriyordu. Gözleri ağlamaktan kırmızı ve şişti. Yanaklarındaki izler kurumadan gözyaşları yerine yeni yollar çiziyordu. Günebakan tarlasından döndükten sonra Gulf'tan ayrılıp bomboş evine dönmek Mew'in içinde bir şeylerin tetiklenmesine sebep olmuştu. Yıllardır unutmak için çabaladığı her şeyle yeniden yüzleşmiş olmak o kadar da iyi gelmemişti yaralı kalbine. Eve girdiği an kontrolünü kaybetmesine sebep olmuştu.

Şimdi ise mutfağın altını üstüne getirmekle meşguldü. Mutfak dolaplarındaki bütün tabaklar ve bardaklar bir bir duvarlara çarpılıp bin parçaya bölünüyordu. Çıplak ayaklarının altında cam parçaları çıtırdıyor, zemine kan bulaştırıyordu ama Mew ruhunu daraltan acıdan başka bir şey hissetmiyordu.

Tüm tabaklar ve bardaklar paramparça edildikten sonra yaşlarla dolu çılgına dönmüş gözler tezgâhtaki malzemelere döndü. Mew her şeyi koluyla süpürüp yere indirirken baharatlıklar ve kuru bakla kavanozları yerlere saçıldı. Buzdolabındaki yiyecekler ve içecekler de yerdeki karışıklığa dâhil olduktan sonra Mew en son kiler dolabına koştu. Adımları sarsak, görüşü bulanıktı. Dolabın içindeki birkaç kurutulmuş yiyeceği de yerlere saçtıktan sonra eli dolabın derinliklerindeki bir şeye temas etti. Sert şişeyi eline aldığında artık gözleri net göremese de bunun alkol olduğunu biliyordu. O kazadan sonra evde büyük bir temizlik yapmış ve bütün alkollü içecekleri çöpe atmıştı. Hiçbiriyle aynı ortamda bile bulunmak istemiyordu. Ama görünüşe göre birisini unutmuştu.

Mew'in bedeni artık pes edecek seviyeye gelmişti ve başı dönerken tökezleyip dizlerinin üstüne düştü. Elindeki şişenin hâkimiyetini kaybedip mermer zeminle buluşunca tüm mutfağı ağır bir alkol kokusu kapladı. Yarı saydam sıvı tüm zemine yayılmış, Mew'in dizlerine ve ellerine bulaşmıştı. Mew tüm bu karmaşanın içine bir de safrasını ekledi. Birkaç kuru öğürtü sonrası midesindeki tüm artığı vücudundan attı. Artık kontrolünü tamamen kaybetmiş şekilde sesli ağlıyor ve yerde sürünüyordu.

Elinin altına iri bir cam parçası denk geldi. Parçayı avcunun içinde sıkıca sardı. Kendini biraz geri çekip sırtını duvara yasladı. Sanki bütün ev etrafında dönüyordu. Gözleri hiçbir yere odaklanamıyordu. Saçları terden alnına yapışmıştı. Tüm vücudu baştan ayağa cam çizikleri ile kan sızdırıyordu.

Avcundaki parça her saniye daha derin kesik oluştururken Mew bulanık görüşüyle elini bileğine yaklaştırdı. Zihninde dönüp duran tek sahne, hurdaya çıkmış arabanın yanında ailesinin cansız bedenlerinin siyah ceset torbalarına koyulduğu görüntüydü. Keskin parça bileğine biraz baskı yaptı. Eli titriyordu ve damara denk getirmek oldukça güçtü. Ufak bir çizikten hafif kan sızarken daha fazlasını yapamadı.

Kanlı cam kırığı şıngırtıyla mutfak zeminine düşerken aklını meşgul eden başka bir görüntü vardı artık. Sıcak yaz güneşinin altında ışıl ışıl parlayan kusursuz bir cilt, kuzgun siyahı asi saçlar, alaycılıkla çatılmış kalem gibi kaşlar, göz bebeklerine kadar capcanlı kahverengilikler, öpülmek için yalvaran dolgun günahkâr dudaklar...

Ay ışığı ile aydınlanan karanlık evde acılar içindeki bir adamın sessiz iç çekişleri çarpıyordu duvarlara. Tam da her şeyden vazgeçmek istediğinde artık bir kurtarıcısı olduğunu biliyordu. Az kalsın yapmak üzere olduğu hatanın farkına varıp kendine kızdı. Hayatına son vermek de ne demekti öyle? Gulf yanında olsa onunla dalga geçerdi. Korkak tavuk, derdi ona. Sen sorunlarından hep böyle kaçar mısın?

Başını artık daha fazla dik tutamaz duruma geldiğinde bedeni gücünü kaybedip yan tarafa uzandı. Cam kırıkları soğuk zemine dayadığı yanağına batıyordu ama umursayacak halde değildi. Gözleri yorgunluktan kapanmadan önce dudaklarından zar zor dökülen birkaç fısıltılı kelime boş evde dolaşan son sesti.

"Özür dilerim... Çok üzgünüm..."

Secret  /MewGulfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin