22. Bölüm

2.2K 279 158
                                    

Finale doğruuuğğğğğ ......

Louis yayıla yayıla çalışmayı tercih ettiğinden yine siparişleri arka tarafta yerde hazırlamıştı. Hepsini dizmiş ve saçtığı çer çöpü toplamıştı.

Çiçek saplarının boyadığı ellerini temizlemek için tuvalete girdi ve çeşmeyi açtı. Ellerini temizledi ve kuruladı. O sırada zaten genelde duymadığı, kapının üzerinde asılı minik çanın sesini duyduğunu sandı ve ellerini kuruladığı peçeteyi çöpe attı.

‘’Hoş geldiniz.’’

İçeri girdiğinde hiç kimseyi göremedi. Birkaç saniye yerinde durup gözleriyle etrafı taradı ve tehtidkar görünmeyi umarak göğsünü çıkarıp kollarını geri attı. Bir kahramanlık falan yapacağından değildi tabi biri dese bayılıp kalacak gibi hissediyordu.

Tam eline, karşısına çıkacak kişi ya da şey için vurmalık bir şey alacaktı ki masanın üzerinde duran küçük kutuyu fark etti.

Yine kıpırdamadan gözleriyle odayı süzdü.

‘’Harry?’’ dedi neyine güvendiğini bilmeyerek.

Ses yoktu tabi.

Masaya ilerledi ve kutuyu eline aldı. Beyaz alelade bir kutuydu. Not, kart, yazı yoktu. İçeride ondan başka kimse olmadığına göre, gecenin bir vakti Carla’ya da bir şey gelmeyeceğine göre, kutunun ona geldiği belliydi. Kimden?

Louis’nin aklına, herkesin aklına gelen şey geldiğinde içi öyle bir eridi ki gözleri şaşı oldu.

Neredeyse elleri titreyerek kutuyu açtı.  Ve şaşırdı.

’Pink Sugar?’’ dedi tek kaşını kaldırıp. 

‘’Herkesin bir fetişi olduğunu duymuştum.’’

Louis gözlerini devirdi. ‘Sanki her gün çiçeklerin arkasında sevişiyormuşuz gibi.’’

‘’Sana şekerleme dolabım gibi kokan bir kadın parfümü almış.’’

‘’Onun aldığını bile bilmiyoruz.’’

Niall limonlu saçlarını geriye savurdu. ‘’Aş artık şunları! Defter çocuğun o olduğunu bile bilmiyoruz Niall, onun bana ne söyleyeceğini bilmiyoruz Niall, benden hoşlandığını bilmiyoruz Niall, parfümü bana mı yoksa arkada buketlere katılmayı bekleyen akasyalarla yeşilliklere mi bıraktığını nereden bilelim Niall?’’

Louis, Niall’ın kendisini taklit etmek uğruna, ne hale soktuğu suratına baktı. ‘’Normal şartlarda kızardım ama bu çaresiz çabanı takdirle karşılıyorum.’’

Eh, pireli sarışın bir yerde de haklıydı tabi.

Louis uzun silindir şeklindeki, şeffaf şişeli ve pembe kapaklı parfümü açtı. Burnuna dayadı ve kokladı. ‘’O böyle kokmuyordur.’’ Dedi ve ne kadar boğucu olacağını düşünmeden şişeyi her yerine boca etti.

‘’Siz manyak mısınız? Ne diye köpek gibi birbirinizi kokluyorsunuz? İsterseniz bir de birbirinizi sahiplenmek adına, birbirinizin üzerine işeyin.’’

‘’Sana söylüyorum değil mi? Tuvalet eğitimin yok pireli İrlanda cini hayallerimin içine sıçmaktan vazgeç!’’

Louis kütüphaneden içeri girdi ve Çantasını bile bırakmaya tenezzül etmeden sandalyeyi çekip defteri yerinden aldı.

Harry hiçbir şey yazmamıştı.

Bir şeyler yazmayı ya da boş verip işe gitmeyi düşündü ama sonra derslerden zerre kadar haberi olmadığını hatırladığında defteri yerine bıraktı. Sandalyesini masanın önüne çekti ve çantasından defterlerini çıkarıp karıştırmaya başladı.

Birkaç saat kütüphanede takıldı ve saat sekiz gibi kütüphaneden çıkıp çiçekçiye yürümeye başladı.

Yine çiçek taçlardan bir geceydi. Louis bir şarkı açmış, gözlüklerini takmış, mırıldana mırıldana çiçek birleştiriyordu.

Bir yerden esiyor diye ceketini omuzlarına asmıştı ve arada bir boğazına takılan gıcığı temizlemek için değişik değişik sesler çıkarıp duruyordu. Gözlüklerini de burnunun üzerine indirirse bir hafta sonra emekliliğini isteyip göl kenarında bir eve taşınabilirdi!

Ama hayır.

Louis’nin göl kenarlarından, orman ortasındaki sözde sevimli kulübelerden, ıssız yerlerden, yan tarafında cinayet işlenmiş lüks evlerden, takdir edersiniz ki, ödü patlardı.

Bu yüzden onunla korku filmi izlenmezdi ya, filmin başında, ortasında, sonunda karakterlere yol tarif edebiliyordu.

Seni aptal o tarafa gitme işte!

Bir insanın orada ne işi olabilir ki!

Ormanın içine girerlerse, kesinlikle orada bekliyor olacak, görürsün!

Ben asla böyle bir yere gitmezdim! Sen gider miydin Niall?

Gördün mü? Gölde bir şey var demiştim.

Büyükannemin de böyle bir göl evi vardı…

Falan filan işte.

O en son Niall’la izledikleri filmi hatırlayıp kendi kendini korkutmaya başlamışken, her basışında yeri zangırdatan botların sesiyle yerinden zıpladı.

Başını kaldırdığında, çiçekçinin gönüllü gece bekçisi Harry’yi gördü. Yine kırmızı görmüş bakışları ve tüm ihtişamıyla ona bakıyordu.

Louis elindeki işi bıraktı ve ceketini omuzlarından çekip kenara bir yere fırlattı.

‘’İyi geceler.’’ Dedi gülümseyerek.

‘’Tabi.’’ Dedi Harry ve daha çok yüz felci geçiriyormuş gibi görünerek gülümsedi.

Louis daha parfüm hakkında bir şeyler soramadan, k hiç de gerek kalmadı, Harry iki adımda arlarındaki mesafeyi kapatıp elini Louis’nin beline sardı ve resmen onu tek eliyle havaya kaldırdı. Kendine çekti ve burnunu tam olarak boynuna yapıştırdı.

Louis deriiin bir nefes alıp. ‘’Parfüm…’’ diyebildi.

‘’Beğendiğine sevindim.’’ Harry burnunu Louis’nin boynundan çektiğinde Louis onun ısıracak kuduz köpekler gibi baktığına yemin edebilirdi. Ateşli falan da değildi hem de bildiğiniz korkunçtu.

‘’Yakışmış.’’ Dedi Harry Louis’nin gözlerinin tam içine bakarken onu hipnotize ediyordu.

‘’Her gün sıkmalısın.’’  Sonra da Louis’yi dengesini bozacak kadar sert bir şekilde, tuttuğu gibi bıraktı ve çiçekçiden çıkıp gitti. 

Library - LarryStylinson Fanfic.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin