Hayatınızın nerede değiştiğini hiç düşündünüz mü? Nerede büyüdüğünüzü ya da nerede şu an ki siz olduğunuzu? Her insanın bir dönüm noktası vardır hayatında, ne yazık ki bazı insanlar için bu noktalar öylesine acı vericidir ki, o noktadan sonra bir nevi ölü olurlar. Ben o şanssız insanlardan olmuştum. Bazen geceleri gördüğüm kabuslar öyle gerçekçi oluyor ki o anı binlerce kez tekrardan yaşıyorum. Sanki bir kere yaşamak yeterince acı vermemiş gibi. Ama hayatımı daha da çıkmaza sürükleyen şey bu kabuslar değildi, bir anda karşıma çıkan ve hayatımda söz sahibi olmak isteyen , o kabusun baş yazarlarıydı.
......
18 Kasım 2006, Cumartesi
Küçük bedenim öylesine titriyordu ki, omuzuma örttükleri battaniyeyi bile tutamaz hale gelmiştim. Etrafta her şey öylesine karmaşık, öylesine bulanıktı ki benim için hiç bir şeyi anlamdıramıyordum. Belki de hayatımda ilk kez gördüğüm insanlar yanağımı okşayıp bana bir şeyler söylüyorlardı, yüzlerinde öyle acınası bir ifade vardı ki o zamanlar anlam veremediğim, acıdıklarının ben olduğunu bilmiyordum.
Daha önce görmediğim, babamla aynı yaşlarda bir amca beni bir arabaya bindirdi ve oturduğu şöför koltuğundan arkaya doğru dönüp bana baktı.
"Korkmana gerek yok canım. Şimdi seni Gül Teyzenin yanına götüreceğim." Dedi buruk bir gülümsemeyle.
"Korkmuyorum ki." Dedim. "Sadece annem ve babamı bekliyorum. Çok geç kaldılar." Dedim.
Bana bakan o amcanın gözleri birden yaşlandı, eliyle gözlerini silip kafasını salladı ve önüne döndü.
Ne kadar yol almıştık, nereye varmıştık, şu an nerede kimin evindeydik bilmiyordum. Araba durdu ve amca arabadan indi, arka kapıyı açıp battaniyeye sarılı olan beni kucağına aldı. Çokta büyük olmayan, bahçeli bir evin önündeydik. Bahçe kapısını yavaşça araladı ve içeri girdik. Kapının önünde yüzü bana tanıdık gelen bir kadın, yanında ise bana merakla bakan iki çocuk vardı.
Siması tanıdık kadın bana doğru koşup beni kucağına aldı ve sarıldı. Ağlayarak "Hoşgeldin." Dedi,
"Annem ve babam burada mı?" Dedim. Bana sarılması daha da sıkılaştı.
"Hayır bebeğim hayır, çok üzgünüm." Dedi ağlaması daha da artarak. O zaman ben neden buradaydım? Annem ve babam neden gelmemişti. Bu adam ve bu kadın, bana merakla bakan bu çocuklar... Neden buradaydım?
Artık o noktadaydım, 6 yaşındaki ben o gün bambaşka biri olmuştum. O zamanlar anlam veremediğim her şey benim sonraki hayatımı oluşturacaktı. Bilmiyordum.
.........
Günümüz
Yazın son zamanları, hala sıcak olan ama arada eserek sonbaharın gelişinin habercisi olan rüzgar. Eksik olan hiç bir şey yoktu. İzmirden buraya yerleşeli ve üniversiteye adım atılı daha bir hafta olmuştu. İçim istediğim yere varabilmemin sevinciyle dolup taşıyordu. Üniversitemin görkemli kapısına geldiğimde durdum ve uzunca baktım. İçimden başardım be başardım! diye sevinç nidaları atıyordum. Kapıya olan uzun bakışlarımı çalan telefonum bozdu. Arayan Gül Teyzeydi.
"Alooo, ne yaptın kızım? Okulda mısın şu an?" Dedi heyecanlı ses tonuyla.
"Eveet, çok heyecanlıyım şu an tam okulun kapısının önündeyim. Yetenek sınavında da gelmiştim ama bu kadar heyecanlı değildim." Dedim gülerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşten Taç
General Fictionİki aile, tek torun, tek varis, tek acı. Zühre başına o Ateşten Tacı takıp yanacak mı? Yoksa tüm sevdiklerinin elinden kayıp gidişini mi izleyecek? Modern bir trajedi.