2-

24 3 1
                                    

Tavandan sarkan pet şişelerle gözümü açtım. Dün gece ne yaşamıştım ben. Ama olsundu 8 bine değerdi. Tamam, derim kavlamış ola bilir biraz en azından kezzap dökmediler. Kalkıp bana tahsis edilen dolabı açtım. Ve üstüme uygun birşeyler aradım. Dolaptaki her şey pahalı markalardı. Bir hizmetçi için fazla masraf değil miydi? Bulduğum kırmız tüm vücut hatlarımı belli eden elbiseyi üstüne geçirdim ve altına krem rengi babetleri giydim. Saçlarımı hızlıca maşalayıp çilekli lipbalmımı sürdüm. Aynaya son bir bakış atıp merdivenlere yöneldim.

Mutfağı bulduğumda içerde tontiş bir teyze kahvaltı hazırlıyordu. Teyze beni görünce konuşmaya başladı. "Hoş geldin kızım. Ben Gülbanu deyzen. Yıllardır bura da çalışırım. İşim yüzünden koca yüzü göremedim, evlenmeme izin vermediler. Kaçmaya çalıştım ,yakaladılar. Sakın sen de kaçmaya çalışma, bak bunu duvarların arkasında 100 ten fazla koruma var. Seni anında yakalarlar ve pet şişe dolu kazan atarlar. Ben yaptım, sen etme kızım." Diyip göz yaşlarına boğuldu. Ben de bir anlık duygusallıkla onunla ağlamaya başladım. Sarılıp ağlaştık. Şimdiden anne kız gibi olmuştuk.

Kapıdan yaşlı Bir bunak girdi üstünde pahalı olduğu belli olan Mafya takımı vardı. Tontişim ile hemen ayağı kalktık. Adam acımasız gözleri ile bize bakıp konuşmaya başladı."burada ne oluyor laan, biz sizi buraya çalışın diye getirdik. Siz anca sümük akıtıyosunuz. Kalkın yemek yapın."diye kükreyip hırladı. Sıçrayıp işe koyulduk.

Hemen panelde bana verilen özel tarifi yapmaya başladım. Dolapta bulduğum tüm meyveleri rondoya atmaya başladım. Senbikia Kraliçe çileği ,cupuacu, japon yakut üzümü, İngiliz ananası,avakado,muz, portakal, ekledikten sonra sıra kuruyemişlere geldi. Badem ,ceviz, fındık,kaju ekleyip üzerine bal ve mesir macunu döktüm.Hepsini harmanlayıp içine biraz da buzlu su ekledim. İçeceği bardaklara boşaltırken içeri parton girdi ve şaşkınlıkla bana baktı.

Badaklardan birine uzanıp tek dikişte hepsini içti.Sinirli ve hırlar bir şekilde konuşmaya başladı."sewn bu tagrifi hav nerden biliyor sun hawk bu bizim 9 asırdır aile sırrımız olan meyve suyu."diye kükredi. Patronun sesin duyan TALAS Ailesi bir anda mutfağa toplandı.

Herkes bir anda konuşmaya başladı.
"Sen kimsin?"
"Kimin adamısın?"
"Nereden geldin?"
"Görevin ne?"
"Bu tarifi nereden biliyorsun?"
"Babam böyle pasta yazmayı nereden öğrendi?"
Biranda soru yağmuruna tutulduğum için şoka uğramıştım ve dilim tutulmuştu . Masanın üstündeki deftere koşup kağıda"anne annemden öğrendim" yazdım. Herkez bir ağızdan" hee" nidası çıkardı. Mutfaktan dağılarak Nurbanu Deyzenin hazırladığı sofraya geçtiler. Mutfaka kimse kalmayınca tontişim beni kenara çekti. Ve konuşmaya başladı. "Seni önemli bir yere götüreceğim beni takip et" dedi ve buzdolabını tüm gücüyle itip yere doğru uzanan merdivenleri açığa çıkardı. Benim önden inmem için bir el hareketi yaptı. Ben birkaç basamak inmişken arkamızdan buzdolabını tekrar ittirdi ve karanlıkta kaldığımızda elindeki kumandaya basarak renk renk ışıkların açılmasına neden oldu. İçerisi Ankara'daki pavyonlar gibi aydınırken beni kenara ittitip hızla ilerledi arkasından sarsak adımlarla ilerledim. Ne yaşadığımı çözümlemeye çalışıyordum. Bu geçitin diğer ucu nereyee çıkıyordu ki ? TALAS ailesinin bahçesi çok büyüktü. Uzun bir yürüyüşten sonra karşımıza sim siyah bir kapı çıktı ve tontişim ten çorabindan çıkardığı anahtarla kapıyı açtı. Yukarı doğru çıkan merdivenlerde karşılaştık. Hızlı hızlı merdivenleri çıkıp geniş bir odaya çıktık. Odanın içinde kahverengi deri koltuklar vardı. Ev sade ve şık dekore edilmişti. Nurbanu teyze koltuğa kurulp konuşmaya başladı.

"Bak kızım seni sevdim. Ama şuan çoooooook daha önemli bir görevin ortasındayım. Sen de gördün bu insanlar doğa katili. Pet şişeleri eritip ozon tabakasını deliyorlar. Doğaya ne kadar zarar verdiklerini biliyir musun hemen göstereyim dedi ve üç katlı sim siyah villanın terasına çıkarttı. Terasın ortadında duran teleskopa doğru beni çekiştirdi.

"Bak hemen yukarıda bak" dedi ve teleskopu ayarladı. Baktığımda gerçekten çok garip bir görüntüyle karşı karşıya kaldım. Gökyüzünde kocaman bir delik vardı. Deliğin etrafında pembe çizgiler vardı ve değin iç tarafından uzayı boşluğunu görebiliyordum.

"BEN DOĞA GÖNÜLLÜLERİ DERNEĞİ BAŞKANI BAŞBAKANIYIM BEN BU OYUNU BOZARIM diye giriştiğim bu işte uzun yıllar burada çalıştım ama artık sabrım kalmadı bugün. Burada. Çok. Önemli. Şeyler. Olacak. Ve sen zarar görmemelisin anladın mı beni" dedi. Çıldırmışa benziyordu ve konuşurken kızarmıştı.

"Bu ev benim kendi evim burada çalıştığım parayla aldım. Yıllarca bu pis insanların kahırlarını çektim tüm pis işlerini yaptım ama artık bugün hepsinin bedelini ödeteceğim."

Bana burada kalmam gerektiğini söyleyerek geldiğimjz yere gitti. Birkaç dakika sonra elinde bir makinalı tüfekle TALAŞ MALİKANESİne koşarak gidiyordu. Ateş etmeye başladığında etrafta kargaşa başladı ve çığılıklar yükseldi.

Tam o anda panel yine çıktı

GÖREV TAMAMLANDI.

TurşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin