O kitapçıda adımı ve ardından tam adımı söylediği o an sadece birkaç saniye şaşkınlıkla suratına baktım. Aklımdan bin türlü şey geçti.Onunla bir daha karşılaşırsam diye söyleceklerimi düşündüğüm günleri ve geceleri anımsadım. Çaresizce ağlama krizlerimi durdurmak adına kendi kendime mırıldandığım şeyleri. Ağzımı açmak istedim çünkü söyleyecek çok şey vardı ama yalnızca tekrar adımı duymak istiyordum ondan.
Lütfen bir kez daha söyle adımı, Taehyung.
Maçtan döndüğümüz o günü hatırlıyor musun? O gün her zamankinden ihtişamlı olan gün batımını? Yıllardır o an gitmiyor aklımdan. O donmuş gün batımının altında duruyorum ama sana adım adım yürüyeceğim. Çünkü artık olduğum yerde saymaya gücüm yok, Taehyung. Ben yıllardır hala seninleyim.
Beraber gülmüş ve ağlamıştık. Biliyorum bunlar basit şeylerdi ama benim için her şey demekti. Ve ayrıldığımız günden beri sanırım bugünün gelmesini bekliyordum.
Ne zaman olur bilmiyordum ama eğer seni görürsem gözlerine bakacak ve seni özlediğimi söyleceyecektim.
Çünkü yıllardır tek başıma hatırlarla yaşıyordum, bizim sahilden döndüğümüz gecedeki gibi yağmur yağıyordu. Nihayet yağmur dindi, şimdi ıslak ayaklarımla sana koşmalıyım, bu sefer cesur olmalıyım.
Lütfen, geldiğimde bana sımsıkı sarıl.
Hiçbir şey söylemeden geçen saniyelerle Taehyung'un yüzü solar gibi geldi gözüme. Omurgamdan bir titreme geçti ve gerçekliğe döner gibi oldum. Ona doğru bir adım attım ve nihayet boynuna dolandı kollarım, aradan bir an bile geçmeden belime sarılı kolları hissettim ve gözlerim dolmasınlar diye sıkı sıkıya yumdum.
Kollarımın arasında rahat bir nefes verdiğini hisseder gibi oldum, tam o sıra daha da sıkılaşmıştı çevremdeki kolları. Sanırım bir süre öyle kaldık ama nihayet onu tekrar görme isteğiyle ben çekildim geriye.
Rengi değişmemiş koyu renk saçlarında ancak olgunlaşmış yüzünde gezindi bakışlarım. Daha da yakışıklı oluşuyla iç çekmek istedim. Kim bilir tekrar karşımda dikiline dek ne canlar yakmıştı. 17 yaşındaki Jeongguk'tan daha cesur birini aşık etmişti belki kendine. Belki de biricik sevgilisi olmuştu birinin. Dişlerimi sıkarak önlemeye çabaladım bu düşünceleri, kaç yaşına geldim düşündüğüm şeylere bak diye geçirdim içimden. Sonra ise konuştum.
"Taehyung." dedim.
Sesim onun aksine sorar gibi değildi. Bildiğimi vurgular gibi çıktı. Gözlerinin hızla parlayışına şahit oldum, dudaklarını zayıf bir tebessüm sardı. Sanki benden çok o benim hatırlamamamı bekliyor gibiydi ya da yalnızca uyduruyordum. Tekrar konuştum daha sonra.
"Kim Taehyung."
İsmini söylemek omuzlarımı düşürdü ve derin bir nefes almama sebep oldu. Kalbimdeki sızı onun yüzüne baktığım her an oradaydı ve orada olmaya devam edeceğe benziyordu. Birkaç saniye sadece birbirimize baktık. Eskisi gibi ilk onun bir konu açmasını beklemek istemedim.
"Çok," dedim.
Ardından durup nefeslendim.
Çok yakışıklı olmuşsun, çok olgunlaşmışsın, çok farklı hissettiriyorsun, gerçi zaten en başından beri öyle hissettiriyordun. Fakat bir yandan da hala aynısın, Taehyung. Hala o kibar ifade var gözlerinde. Saçlarının rengi aynı, dik duruşun ve bana bakışın aynı.
"Çok değişmiş ve de değişmemişsin."
Kulağa saçma sapan geldiğini düşündüm ama o hiç de öyle olmadığını düşünmemi sağlayacak bir ifadeyle hafifçe gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
still with you
Fanfictionbiliyorum taehyung. sen bu şehirden, bizim kenar mahalle lisemizden, benden gideli çok oldu ama ben hala seninleyim. [taekook, minific, angst değil]