Adımlarını hızlandırdığında bende hızlandım. "Alaska!" diye bağırdığımda çantasını ceketinin içine aldı. Son çare olarak koşarak kolunu tuttum ve bana doğru dönmesini sağladım.
Yağmurdan dolayı ıslanmış olan saçlarını arkaya atıp sinirle bana baktı. "Sana peşimden gelmemeni söylemiştim."
"Bende geleceğimi söylemiştim," dedim ve kolunu bıraktım. "Biliyorum, haklısın. Sana bir açıklama yapmak zorundayım."
"İstemiyorum." Yağmur azalmaya başladığı için çantasını ceketinin içinden çıkardı. "Açıklamayı gitmeden önce yapmalıydın."
"Sana...söyleyemem. En azından şimdilik. Ama bu kadar tepki vereceğini düşünemedim."
"Haber vermeden gidip 6 hafta sonra geri döndüğünde kucağına atlayıp seni öpmemi, ardından beni tekrar bırakıp gitmeni bekleyeceğimi falan mı düşünüyordun?" Dudaklarını ıslatıp ekledi."Her şey değişti artık Calum. Arkadaşların, okulun... Ben değiştim. Senin herhangi bir temasında içi alev alan kız yok. Bunu kabullen." Yağmurun yeni ıslattığı sokakta yürüdü ve gözden kayboldu.
***
Bugün Alaska ile barışabilme umuduyla elimdeki tepsiyle beraber onun oturduğu masaya doğru ilerledim.
Gitmemden bir kaç ay önce Alaska ile sadece eğleniyorduk ve bunu sadece Luke biliyordu.Alaska'dan tabi ki de hoşlanıyordum, elimde değildi ama onunla takılmak bana yetiyordu.
Ve sonra, Alaska beni de kendine bağladı.
Bunu asla öğrenmesine izin vermedim çünkü onunla olmak aynı zamanda acıtıyordu da. Sebepsiz bir şekilde acıtıyordu.
Tepsiyi masaya koydum ve Alaska ile gözlerimi buluşturdum. Alaska gözlerini yanımdaki bir noktaya dikip gülümsediğinde o noktaya döndüm ve Michael'ı gördüm. Ben masaya otururken Michael, Alaska ile sohbet ediyordu. Sonra masaya Luke geldi.
Ve sonra şaşıracağım bir şey oldu.
Ben konuşulanları dinliyormuş gibi yaparken, Alaska'nın sesi kulaklarıma doluştu. "Ashton!" Ashton, gülümsemesiyle Alaska'nın yanağını öptüğünde kaşlarımı çattım. Yanımda oturan Luke kolunu bana vurduğunda kafamı salladım.
Ashton ve Alaska sevgililiydiler.
Ashton beni gördüğünde yanıma gelip sarıldı ve tekrar Alaska'nın yanına oturdu. Alaska yemeğine odaklanmışken bense bana gelen soruları savuşturuyordum.
"Calum, seni yamuk penisli, bari bize haber verseydin," dedi Michael ve elini mor saçının içinden geçirdi.
Konuyu değiştirmek amacıyla, "Sen ne zaman saçını boyattın?" diye sordum.
"Sen gittiğinde." Luke'a göz devirip Michael'a döndüm. "Bence kırmızı daha çok yakışıyordu."
"Ama sürtükler bunu daha çok seviyor," diyip göz kırptı ve ayağa kalkıp bir kızın yanına gitti. Gözlerim Alaska ve Ashton'a kaydı. Alaska, telefondan Ashton'a bir şey gösteriyor, o da gülüyor ve Alaska'nın yanağını öpüyordu.
O ben olacaktım. Alaska'nın yanağını öpen kişi ben olacaktım.
Tabi gitmeseydim.
Alaska'nın, Ashton'a aşık olmadığını, sadece beni kıskandırmak için onunla çıktığını düşünerek kendimi avuttum. Ashton, sadece bir oyuncaktı, kullanılıyordu. Alaska, geceleri Ashton'ın adını değil, benimkini sayıklıyordu.
Böyle düşününce içime bir rahatlama hissi geldi. Arkadaşımın kullanılıyor olmasına üzülmem gerekiyordu, ama Alaska benimdi. Ashton bunu her ne kadar bilmese de rahatlamama engel olamıyordum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Close as Stangers |c.h.
FanfictionGittiğimden beri altı ay geçti ve biliyorum her şey değişti ama yarın sana geri döneceğim.