06.02.2015
Alaska kucağımda ve beni öperken iyi hissetmiyordum.
Dudakları çikolata tadındaydı. Dilimi çıkarıp dudaklarını yalamamak için zor duruyordum ki bu iğrenç olurdu.
Dudağını ısırıp inlemesine sebep olurken tatlı nefesi ağzımı kapladı. Ellerimi kalçasına koymaya çalışırken kolumu direksiyona çarptım.
Araba kesinlikle yiyişmek için iyi bir yer değildi.
Ama Alaska önemsiyor gibi görünmüyordu. Kendinden geçmiş bir şekilde beni öpüyordu.
Kendimi geri çekip soluklanırken Alaska mızmızlandı. "Hadi ama Calum! Bu kadar çabuk yorulamazsın."
"Hayır, sadece burası uygun bir yer değil," dedim ve dudaklarını öpüp geri çekildim. "Benim sana girmem gerekirken vitesin girmesini istemeyiz, değil mi?"
Alaska kafasını geri atıp gülmeye başladı. Çenesini öpüp boynuna indim. Hiçbir şey yapmıyordum, sadece duruyordum. Kokusunu içime çekiyordum.
Alaska kıkırdamaya başlayınca kaşlarımı çatıp ona baktım. "Calum, nefesin beni gıdıklıyor." Ben de ona katıldım ve sonunda durabildik.
"Söylemenin vakti geldi." Alaska direksiyona doğru yaslandı.
"Neyi?" Gözleriyle olduğumuz pozisyonu gösterdi.
"Bunu, Calum. Ben artık seni istediğim yerde öpebilmek istiyorum."
"Ama sadece takıldığımız düşünüyordum?" Dikleşti ve kucağımdan kalkıp yan koltuğa geçti.
"Haklısın. Sadece takılıyoruz. Eve sürer misin?"
Bana o gün neden kızdığını anlamamıştım. Ama eski anılarımızı düşündükçe anlıyordum. O benden hoşlanıyordu. Ben sadece takıldığımızı düşünürken o aramızda ciddi bir şeyler olduğunu sanıyordu ve ben sürekli ciddi olmadığını ima ediyordum.
Siktir.
Onu zaten gitmeden önce parçalamıştım. Gittikten sonra bütün kırıklarının üzerine basmış oldum.
Siktir. Siktir. Siktir.
Keşke o zaman onu sevdiğimi anlasaydım. Onu sevdiğimi söyleseydim. Hep yanında olsaydım.
Ama olmadım. Ve şimdi siktiğimin Ashton'ıyla beraber.
Haklı sebepleri de var. Ashton yakışıklı, komik, sadık. Bir kızın aradığı bütün özellikler var. Belki bir erkeğin bile.
Biyoloji dersinin bu sıkıcılığında Alaska'yı düşünmek iyi değildi. Onu düşünmek hiçbir zaman sağlığıma iyi değildi.
Saate baktım. Zilin çalmasına saniyeler vardı. Kullanmadığım defter ve kalemleri toplayıp elime aldım. Zil çaldığı gibi sınıftan fırladım. Bayan Evans'ın dersi de sağlığıma iyi değildi. Sıkıcılıktan patlatabilirdi.
Dolabıma gidip şifremi girdim. Defteri ve kalemleri içeri fırlattım. Çalışmalar için spor çantamı aldım. Dolabımı kapamadan tam bir klişenin gerçekleşmesini istedim. Ben dolabı kapayacaktım ve arkasından Alaska çıkacaktı. Beni öpecekti ve barışacaktık. Bunun için dua ederken dolabı kapadım.
Ve Luke çıktı.
Luke.
Gözlerimi devirince Luke'ta devirdi. "Ben de seni seviyorum, sikkafa."
"Luke, küfür etmeye ve vurmaya geldiysen üzgünüm, antremanım var." Yürümeye başladığımda o da yanımda yürümeye başladı.
"Küfür edeceğim, vurmakta istiyorum, ama siktiğimin okulundan atılırsam annem beni parçalar."
"Ah,Liz," diyip güldüm. "Aslında küfür de etmemelisin, anne kuzusu Lukey." Kaşlarını kaldırıp soru sorarcasına baktı.
"Liz heryerde, dostum."
Gözlerini devirdi. "Her neyse, dün ki olan saçmalık hakkında konuşmak istiyorum. En yakın arkadaşımsın. Ben de seni yalnız bırakamayacak kadar merhametli biriyim. O yüzden barışalım." Uzattığı eli tuttum.
"Barışalım."
"Ama hala sikkafasın."
"Sen de hala anne kuzususun." İkimizde güldük ve soyunma odasına girdik.
Bu oda gittiğimden beri temizlenmemiş olmalıydı çünkü berbat kokuyordu. Burnumu kapatıp suratımı büzdüm. "Ah, bu koku da ne? İnsan mı öldürdünüz?"
"Evet, koçu öldürdük. Koca kafalı koç." Luke'a gülerken o sırada arkadan biri konuştu.
"Hemmings, öldüysem neden buradayım ve seni duyuyorum?" Luke gözlerini büyüttü ve yavaşça arkasına döndü.
"Selam, ıı,koç?"
"Hemen giyin ve 20 tur koş." Sanırım Luke cezanın az olduğunu düşünüp nefesini salmıştı ki koç ekledi. " Ve 50 şınav, 50 mekik, artı 20 tur."
Luke arkasını dönüp "Siktir," diye mırıldandı, Ben de koça dönüp selam verdim.
"Nerelerdeydin, Hood? Favorimi göremeyince üzülmüştüm. Neyse ki sezon başlamadan geldin yoksa Hemmings'e yaptırdaklarımı yapman için yalvarırdın."
Kafamı salladım ve Luke'un yanına gittim. Üzerini değiştirmişti ve ayakkabılarını bağlıyordu. "Siktiğimin koçu. Keşke lakros yerine dans seçseymişim."
"Dans ve sen? Hiçbir şekilde olmaz, minik Lukey." Gözlerini devirdi ve suyunu alıp sahaya çıktı. Ben de üzerime değiştirdim ve ayakkabılarımı bağladım. Sopamı ve kaskımı alıp sahaya çıktım. Kenara fırlatıp Luke'un yanına koştum. Onunlar beraber koşmaya başladık.
"Kaç tur oldu?"
"12," dedi ve hızlıca nefes alıp verdi.
"Hadi Lukey, yaparsın."
"Sana göz devirirdim ama enerjimi harcamak istemiyorum." Bir tur bittiğinde Luke'un yanından ayrılıp soluklandım. Michael'ın bana doğru geldiğini gördüm ve el salladım.
"Dostum, Luke yine ceza mı aldı?" Kafamı sallayıp güldüm. "İyi ki spor seçmemişim, sürekli formda olmak var, pizza yok. Ölüm."
"Pizza var. En azından bana." Michael güldü.
"Gitmem lazım. Ders başlamak üzere. Elveda, dostum." Üzülmüş taklidi yaptım ve Michael'ın gidişini izledim.
Koç elinde bir defterle bize doğru geliyordu. Bu demek oluyordu ki artık sezona hazırlıklar başlıyor. Ve bu da demek oluyordu ki hepimiz öleceğiz.
Bu bölümde Alaska yok ve biraz kısa bir bölüm
Sevip sevmediğinizi bildirirseniz sevinirim
Ily xx
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Close as Stangers |c.h.
FanfictionGittiğimden beri altı ay geçti ve biliyorum her şey değişti ama yarın sana geri döneceğim.